Emekli olup memlekete (Gümülcine) döndüğümden beri, dört yılı geçti, Alankuyulu Sıdıka, 55-60 yaşlarında bir kadın, her cuma kapımı çalar, “Hayırlı Cumalar” deyip 1 evrosunu alır ve gider.
Kapıyı vuruşundan onun olduğunu anlarım, bazen günleri unuturum, onun vuruşundan ha demek cuma gelmiş dediğim olur.
Yanında genellikle torunu Neriman’ı da getirir, 7-8 yaşlarında sevimli bir kız çocuğu, güzel mi güzel bir Çingene kızı, bir içim su, gözlerinden zekâ fışkırıyor. “Mari Sıdıka, Neriman’ı yanında niye taşıyorsun?
Ona da dilenciliği öğretmek için mi?” diye neneyi kaç kez azarladım, ama oralı olmuyor. Bazen Neriman ortalıktan kayboluyor, İskeçe’de Drosero’da akrabalarına misafirliğe gittiğini öğreniyorum. Bugün Cuma, Sıdıka’nın son ziyareti, Neriman yine yoktu, Drosero’daymış. Bugün Sıdıka’dan “Hayırlı Cumalar” temennisinden sonra bir de beni gülümseten “Kandiliniz mübarek olsun” işittim.
Hep soruyorum, Neriman okula yazıldı mı, okula gidiyor mu diye, hep yazıldı ve gidiyor diye yanıt alıyorum, ama pek inanmıyorum. Okul konusunda Sıdıka’yı motive etmek için ayda belirli bir miktar teşvik parası, örneğin 100 evro, vermek aklımdan geçiyor. Bilmem başarılı olur mu?
Neriman’ı 5-6 yaşındayken tanıdım, şimdi 7-8 yaşlarında. Aramızda Türkçe konuşuyoruz. Yunancayı da iyi kıvırdığını test ettim. Bir gün aklıma geldi, takıldım: “Mari Neriman, Romano canev?” (Çingenece biliyor musun?), öğrendiğim bir iki Romani sözden biri. Neriman’ın birden gözleri parladı, gülmeye başladı, yüzünden mutluluk akıyor gibiydi, nerdeyse beni kucaklayacak. Sonra sanki dili çözüldü, durmadan Romani konuşmaya başladı. Ne dediğini anlamıyordum, Sıdıka’ya sordum. “Sen de Çingenece biliyor musun diye soruyor. Ondan sonra bu ev senin mi diye sordu, karın var mı çocukların var mı, karın nerde, neden hiç görünmüyor diye sordu…”
Önceleri Neriman’a da para veriyordum, ama son zamanlarda vermemeye başladım. Bundan önceki son gelişlerinde nenesine kararlaştırılmış evrosunu verdim, Neriman da istedi. “Sana vermeyecem.” dedim. “Niye?” diye sordu. “Dilenmeye alışmanı istemiyorum.” “Ama ben dilenmeyi çok seviyorum!” Ne diyeceğimi bilemedim. Sıdıka’ya baktım, gülümsüyordu, Neriman’ın cevabından gurur duyarcasına, “O benim torunum, benim kültürüm” diyordu sanki.
Dr. İbram Onsunoğlu – 19/2/2021
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et