RAHMİ ALİ, Batı Trakya’da Türk Edebiyatına Gönül Verenler, 2015, Ankara, Bengü Yayınları, 853 sayfa.
Türkiyeli Feyyaz Sağlam’la yıllar önce Gümülcine‘de ilk karşılaştığımda ve tanıştığımda, yanılmıyorsam 1990 olmalı, kendisine Rahmi Ali ve Mücahit Mümin refakat ediyorlardı, bana Batı Trakya Türklerinin edebiyatını araştırmak üzere burada bulunduğunu söyleyince, ona cesaret kırıcı konuşmuştum: “Azınlıkta araştırılacak bir edebiyat yok. Kayda değer bir şey bulacağınızı sanmıyorum.” Bu sözlerimin ona o kadar dokunacağını tahmin etmemiştim. Feyyaz Sağlam araştırmasını tamamladı, kitabını çıkardı, kitabın önsözünde, yanılmıyorsam, başka bir yazısında da olabilir, “Azınlıkta kayda değer bir edebiyat olmadığı, pek bir şey bulamayacağım bana söylense de, ben yılmadım, bakınız şunları keşfettim” gibilerden bir not düşmüş. Azınlığın edebiyatıyla ilgili bir ilk antolojik çalışma olan F. Sağlam’ın o kitabını yıllar önce bir arkadaşta görüp karıştırmıştım, ama piyasada satılmadığı için elde edemedim. Bu yazıyı yazarken ona da bir göz atmak isterdim. F. Sağlam o çalışmasıyla beni “yalancı” çıkarmaya uğraşmış ve bunu kısmen başarmışsa da (söz gelişi öyle diyorum, yoksa ne F. Sağlam’ın benimle ne de benim onunla bir zorumuz yok), buna rağmen 27 yıl önceki Azınlığın edebî durumu için o görüşümde ısrar ediyorum. 1990’a kadar Azınlıkta kayda değer bir edebiyat ürünü yoktu. Var olanlar “kayda değer” boyutta değildi.
Peki, aradan 20 yıl geçtikten sonra şimdi var mı? Bu sorunun yanıtını Rahmi Ali’nin kitabında arayabilirsiniz. F. Sağlam’ın antolojisinden 20 yıl sonra 2010 yılında tamamlanan ve ancak 2015 yılında basılan ikinci antolojik çalışma Rahmi Ali’ye ait. Batı Trakya’da Türk Edebiyatına Gönül Verenler, çok daha kapsamlı ve hacimli, 853 sayfa. Ankara’da Bengü yayınları tarafından basılmış. Rahmi Ali bu titiz çalışmasıyla Azınlıkta kayda değer bir edebî üretimin olduğunu kanıtlıyor. Bu konuda artık beni bile (!) ikna ediyor.
Bu 20 yıl içerisinde Azınlıktaki edebî çalışmaların eskiye bakışla bir hız kazandığını görürüz. Eskilerden birçok isim -azınlık ölçüleri içinde- en verimli dönemlerini yaşamaktadır. Yeni isimler ortaya çıkmıştır. İlk şiir ve roman kitapları basılır. Tiyatro çalışmaları başlamıştır. İlk kez kitap tanıtımları ve daha başka edebî etkinlikler düzenlenir. “Orgazm” demiyeceğim ama hissedilir bir hareketlilik vardır.
Bu dönemde “katalizör” rolü oynayan bir edebiyat dergisi ŞAFAK çıkmıştır. ŞAFAK’ta üç temel isim vardır, Mücahit Mümin, Rahmi Ali ve Mustafa Tahsinoğlu. Sonradan bunlara dördüncüsü de eklenir, Abdurrahim Subaşılar. ŞAFAK’ın yayın hayatı boyunca (1989-2004) o dönem Azınlıkta “edebiyata gönül verenlerin” tümü sayfalarından geçecektir. Dergi, teşvik edici ve cesaretlendirici bir işlev yerine getirmekte ve Azınlıktaki edebî faaliyetlerin odak noktasını oluşturmaktadır.
Rahmi Ali, kitabında, Azınlıktaki edebiyat çalışmalarını (azınlık edebiyatını) iki döneme ayırıyor. 1. Dönem, 1923’ten 1990’a kadar (ŞAFAK dergisinin çıkmaya başladığı zamana kadar). 2. Dönem, 1990’dan sonra (buna Şafak dönemi de diyebiliriz). Yazarın antolojik araştırması 2010’a kadar, son 7 yıllık süre araştırma dışında kalmış.
Birinci Dönemi, ikiye ayırmış, 1923-1960 ve 1960-1990. Azınlık statüsüne girdiğimiz 1923 ile Türkiye Öğretmen Okulu mezunlarının Azınlığa dönmeye (ve Celal Bayar Lisesinin ilk mezunlarını vermeye) başladığı 1960 arası. Bu dönem, edebî ürün yok denecek kadar azdır (*).
Ve 1960 ile ŞAFAK dergisinin çıkmaya başladığı 1990 arası. Azınlıkta hissedilir edebî kıpırdanışlar başlar ve gittikçe gelişen bir hal alır. Başlıca failleri öğretmenlerdir, daha sonra harekete başkaları da katılır. Edebî çalışmalar Türk Öğrertmenler Biliği’nin çıkardığı BİRLİK ve ÖĞRETMEN dergileri ile AKIN, AZINLIK POSTASI ve İLERİ gazeteleri aracılığıyla yürütülmektedir. Daha sonra kervana başka gazete ve dergiler de eklenecektir, TRAKYA’NIN SESİ, YUVAMIZ, HAKKKA DAVET, AİLE-BİRLİK. Çocuk edebiyatı alanında da ürünler verilmiştir. Ahmet Veysel ve arkadaşlarının çıkardığı ARKADAŞ çocuk dergisi bu alanda en uzun ömürlüsü olmuştur.
İkinci Dönem, 1990 sonrasını kapsar. Bu son 20 yıla yukarıda kısaca değindik.
Rahmi Ali, “edebiyata gönül verenleri” iki bölüme-gruba ayırmış. Birinci grupta eski isimler ile çalışmaları nicelik bakımından “oldukça” denilecek bir düzeye ulaşmış ve devamlılık gösteren yenileri toplamış, Mehmet Hilmi’den Mustafa Çolak’a kadar, 37 isim. İkinci grupta yukarıdaki tanıma uymayan, yani birkaç çalışması yayımlanmış, ancak arkasını getirmemiş isimler var. Bunlar da 42 kişi. Her isim kısa özgeçmişi, edebî kişiliği ve eserlerinden örnekler ile tanıtılmış. İsimlerin tanıtımına geçilmezden önce ilk 13 sayfada Azınlıktaki edebî çalışmaların izlediği yol ve safhaları anlatılmış. Eser, yalnızca bir antoloji değil, aynı zamana Azınlığın edebiyat tarihi.
Bizdeki olanaksızlıklar, zorluklar ve engeller göz önüne alındığında (daha önce benzeri çalışmalar pek yapılmamış, bilgi kaynakları dağınık, yerleri belli değil, birçoğunu bulmak hiç mümkün değil -BAKEŞ belki bugün bir ölçüde bu zorluğu kaldırdı), Rahmi Ali’nin bu eseri hazırlarken aşmak zorunda kaldığı bütün bu olumsuzlukları, harcadığı zamanı ve çabaları ve çektiği sıkıntıları daha iyi anlıyor ve kendisini daha çok takdir ediyoruz. Bu başarı, edebiyata gönül vermeden elde edilemezdi.
Seni tebrik ediyoruz Rahmi Ali, Azınlığa bir baş yapıt kazandırdın.
(*) Bu noktada bazı itirazlar dile getirmek istiyorum. 1923 ile 1960 arası, azınlık okumuşlarını medrese mezunları oluşturmaktadır. Bunların sayısı az da değildir ve içlerinden edebiyata ilgi duyanlar ve şiir yazanlar vardır. Çoğunun şiirleri belki hiçbir yerde yayımlanmamıştır. Yayımlanmış olanları bulmak için, SEBAT gibi gazeteleri, Hüsnü Yusuf’un çıkardığı ve edebî ağırlıklı DEVAM gibi dergileri gözden geçirmek gerekiyordu. 60’lı ve 70’li yıllarda bazı medrese talebelerinin edebî sıkıntılarını SEBAT’ta kaleme aldıklarını hatırlarım. Batı Trakya’da 150’liklerin yayın organlarında yerlilerin edebî çalışmaları var mıdır? Türkiyeli kaçak Hüsnü Yusuf Gümülcine’de yaşamış ve ölmüştür, onun eserleri Azınlığa mal edilebilir mi?
Azınlıkta bir İslamcı edebiyat ta vardır. Ve bu edebiyat, Mustafa Kemal ve Cumhuriyet aleyhtarlığı ağırlıklıdır, ama onunla sınırlı değildir.
Bir anı: Bizim haneye böyle medrese mezunu iki şair gelirdi, 1950’li yılların sonları ile 1960’lı yılların başları. Anacığım iyi bir dinleyici ve yorumcuydu (?), ona yazdıkları şiirleri okurlar ve yorumlarlardı. Ben de bir köşede dinler ve anlamaya çalışırdım. Bunlardan biri, anamın ilkokuldan hocası, Kırmahalleli Nezir kardeşlerden Çolak Muallim. Ölünceye kadar sık sık anacığımı ziyaret etti ve her ziyaretinde yeni bir şiiriyle gelir ve onu anama okur ve açıklardı. Öbürü, Yeni Mahalle müezzini ve yakın akrabamız Mehmet Recai. Bu iki kişinin herhangi bir şiirinin bir yerde yayımlandığını görmedim.
Bir anı daha: Azınlıkta ilkokulların cumacı ve pazarcı diye ayrıldığı yıllarda, Gümülcine’deki cumacı okullara “mahalle mektebi”, vakıflar idaresine bağlı olan pazarcılara “cemaat okulu” denirdi. Ders yılı sonlarında yapılan müsamereler iki tip okulda farklılık gösterirdi. Mahalle mektepleri Mestanlı, Şehreküstü ve Osmaniye’deki müsamerelerde (ben çocukluğumda Mestanlı mektebindeki müsamereleri seyretmeye giderdim) söylenen Türkçe şarkılar ve okunan Türkçe şiirler, benim gittiğim cemaat okulundakilerden değişikti, bize onlar öğretilmiyordu. Büyüdükten sonra farkına vardım ki Mestanlı mektebinin şarkı ve şiirleri “Hellenofil” (Yunancı) bir özellik gösteriyordu. Bir şarkıdan anımsadığım iki mısra: “Mavi beyaz bayrağımız sallansın – Sayesinde her Yunanlı nam alsın”. Bu şiirleri kimlerin yazdığını hep merak etmişimdir.
Azınlıkça
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et