Eski Yunan Başbakanı Aleksis Çipras, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) yaptığı konuşmada, aşırı sağın yükselişi ve bu konuda nasıl bir mücadele sergilenmesi gerektiği üzerine dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Tahmini okuma süresi 4 dakika
“Daha fazla dürüstlüğe ve daha az ikiyüzlülüğe ihtiyacımız var,” diyen Çipras, aşırı sağın etkisini sınırlamak için ideolojik ve siyasi kopuşlara ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Çipras, “Eşitsizlikleri azaltacak sosyal politikalar, sosyal adalete ve güvenliğe ihtiyacımız var,” şeklinde konuştu ve Avrupa’da nefret, ırkçılık ve milliyetçiliğin nasıl bu kadar güç kazandığını sorguladı.
Çipras, konuşmasında ayrıca “Hangi politikalar milyonlarca Avrupa vatandaşını sosyal olarak dışlayarak aşırı sağın etkisine açık hale getirdi? Hangi hükümetler mültecileri ve göçmenleri hedef aldı?” gibi sorulara da yer verdi. Yunanistan’ın 2015 yılındaki ağır ekonomik krizini hatırlatarak, ülkenin bu süreci aşmayı ve aşırı sağı kontrol altına almayı nasıl başardığına değindi.
Çipras’ın vurguladığı gibi, “Çünkü aşırı sağın fikir ve politikalarıyla yüzleşmeye cesaret ettik. En savunmasız vatandaşlarımızı koruduk ve milliyetçilikle doğrudan yüzleşmekten korkmadık.” Çipras, bu tür sorunlarla yüzleşmek için retorik şiddet yerine somut adımlar atılması gerektiğini, çünkü milliyetçilik ve nefretin sadece seminerlerle çözülemeyeceğini söyledi.
Çipras, “Ne Dağlık Karabağ’da, ne Kosova’da, ne İsrail ve Filistin’de, elbette Avrupa toplumlarında da, kendimiz milliyetçiliğin ve nefretin taşıyıcısı olduğumuzda hiçbir sorunu çözemeyiz,” ifadesiyle konuşmasını noktaladı.
Παρέμβαση στην Κοινοβουλευτική Συνέλευση του Συμβουλίου της Ευρώπης #PACE στην ενότητα: "Η ακροδεξιά ιδεολογία και οι προκλήσεις για τη Δημοκρατία και τα ανθρώπινα δικαιώματα στην Ευρώπη" .https://t.co/SKFPKTYmcb{%2237200957%22:[0]}
— Αλέξης Τσίπρας – Alexis Tsipras (@atsipras) October 10, 2023
Aleksis Çipras’ın konuşmasındann satır başları şöyle:
“Son 15 yıldır, 2008 mali krizinden bu yana, sorunlu bir dünyada yaşıyoruz.
2008 krizinden bu yana, paralel ve birbirini takip eden krizlerle çalkantılı bir dünyada yaşıyoruz.
Bu istikrarsız ortamda nefret, ırkçılık ve milliyetçilik, faşizmin yenilgiye uğratılmasından 70 yıldan fazla bir süre sonra Avrupa kıtasında yeniden yayılma imkânı buldu.
Peki ama bu gelişmeden kim sorumlu?
Aşırı ırkçı söylemi kim ana akım haline getirdi?
Kim tarihi revize etmeye ve iki uç teorisini icat etmeye çalıştı?
Hangi medya sistemleri aşırı sağ söylemleri ve hatta neo-Nazileri ortaya çıkardı?
Hangi politikalar milyonlarca Avrupa vatandaşının sosyal dışlanmasına yol açarak onları aşırı sağ söylemlere karşı savunmasız hale getirdi?
Hangi hükümetler mültecileri ve göçmenleri hedef aldı?
Yunanistan’da 2015 yılında en ağır ekonomik krizden geçtik.
GSYİH’mızın %25’ini kaybettik.
İşsizlik oranımız %28’di.
1,2 milyon mülteci ülkeyi geçiyordu.
Ve parlamentoda üçüncü parti olan neo-Naziler.
Ancak ülkeyi krizden çıkarmayı ve aşırı sağı kontrol altına almayı başardık.
Çünkü aşırı sağın fikir ve politikalarıyla yüzleşmeye cesaret ettik.
Çünkü en savunmasız vatandaşlarımızı koruduk.
Çünkü mülteci sorununun tek çözümünün denizde ölüm ve geri püskürtme olduğunu haykırmak yerine insan hayatını koruduk.
Çünkü Yunanistan’da yaşayan binlerce göçmen çocuğuna Yunan vatandaşlığı alma hakkı verdik.
Çünkü cinsiyetlerini seçme hakkını tanıyarak ve eşcinsel çiftler için medeni birliktelikler kurarak LGBTİ topluluğuna yönelik şiddete karşı durduk.
Çünkü milliyetçilikle doğrudan yüzleşmekten korkmadık, Makedonya sorununu çözdük ve Batı Balkanlar’a yeniden bir Avrupa perspektifi kazandırdık.
Bu tercihlerin nihayetinde siyasi bir bedeli olmuş olabilir.
Ancak 2019’da neo-Naziler parlamento dışında bırakıldı.
Ancak ne yazık ki bugün parlamentoda yine bir değil üç aşırı sağcı parti var.
Dolayısıyla aşırı sağın etkisini sınırlandırmak için temel fikirlerinden siyasi ve ideolojik olarak kopmak gerekiyor.
Irkçılık ve milliyetçilikle.
Eşitsizlikleri azaltacak sosyal politikalara, sosyal adalete ve güvenliğe ihtiyacımız var.
Ve hepimizin daha fazla dürüstlüğe ve daha az ikiyüzlülüğe ihtiyacı var.
Çünkü retorik şiddete karşı ne kadar seminer verirseniz verin, kendiniz milliyetçiliğin ve nefretin taşıyıcısı olduğunuzda, komşularınıza kanser dediğinizde hiçbir sorunu çözemeyiz.
Ne Dağlık Karabağ’da, ne Kosova’da, ne İsrail ve Filistin’de.
Elbette Avrupa toplumlarında da.”
Bu açıklamalar, Aleksis Çipras’ın aşırı sağın yükselmesi ve bu konudaki mücadelenin nasıl olması gerektiği konusunda çok net bir duruş sergilediğini gösteriyor. Eski başbakanın bu konudaki derinlemesine tespitleri, hem Yunanistan hem de Avrupa için önemli bir referans olabilir.
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et