Batı Trakya’da ne zaman azınlığı etkileyecek Türk-Yunan ilişkilerinde önemli gelişmeler yaşanıyor olsa, başta azınlık milletvekilleri olmak üzere azınlık yerel siyasetçileri bir anda ortadan kayboluyorlar.
Diyelim ki, Yunanistan ile Türkiye arasında herhangi bir sebepten dolayı bir gerginlik yaşanıyor ve bunu fırsat bilenler ülke içinde Batı Trakya’daki azınlık aleyhinde söylemlerini arttıyor, bir bakıyorsunuz en küçük şeye açıklama çıkaran azınlık siyasetçileri bir anda ortalıktan kayboluyor ve bu sıkıntılı süreci “ıslık çalarak” geçiriyorlar.
Bu ortadan kaybolma durumu sadece azınlık milletvekilleri ile sınırlı değil ancak en önde gidenler onlar oldukları için kapı köşe ardına “saklanmaları” daha çok sırıtıyor.
Azınlığın Yunan parlamentosunda üç milletvekili var, üçü de birbirinden farklı düşünüyor, üçünün de hayata bakış açıları ve felsefeleri farklı, ancak azınlık konularında veya bölgeyi ilgilendiren önemli olaylarda hiç değilse ortak tavır almalarını bekliyor insan.
Gel gelelim yaşanan çoğu kötü olayda ve mecbur kaldıklarında (sıkıştıklarında), bireysel, basit ve cılız açıklamalar yaparak günü kurtarıyorlar (geçiştiriyorlar).
Maalesef bu açıklama dahi yapmaktan kaçınma durumu sadece azınlık milletvekillerini değil, yerel azınlık siyasetçilerinin tamamını kapsıyor.
Dolu yağdı mı tarlalara koşan veya köylerdeki mevlitler ve düğünlerden boş geçmeyen azınlık siyasetçileri Türk-Yunan ilişkileri bağlamında azınlığa yönelen olumsuz saldırılara karşı durmak ve hiç değilse açıklama yaparak duruşlarını göstermek dahi istemiyorlar. Türk-Yunan ilişkilerinin gerildiği ve ucunun azınlığa dokunduğu her olayda istisnasız hepsi birden ortalardan kayboluyor.
Amacımız kimseyi suçlamak değil…
Son günlerde Yunanistan genelinde Batı Trakya’daki azınlık aleyhine açıklamalar yapanlar artıyor. Ayasofya konusu nedeniyle Türk-Yunan ilişkilerinin gerildiği ve iki ülke arasında soğuk rüzgarların estiği her dönemde azınlığın hedef gösterilmesine ve azınlık siyasetçilerinin bir anda ortalıktan kaybolmasına alıştık.
Elbette içlerinde bir kısmı “Ayasofya müze kalsın” hatta “kilise olsun” diye düşünüyor ancak Koca Kapı’dan “ceza” geleceğini öngörerek sessiz kalıyor. Hakeza “Ayasofya cami olmalı” şeklinde düşünenler de var ancak onlar da Yunan medyasında lince uğrayacakları endişesiyle sessiz kalıyorlar.
Anlaşılan, azınlık milletvekilleri “zor” günü atlatmaya bakıyorlar ve yereldekilerin bir kısmı ise “neden tavır alalım, bu yerel bir mesele değil” diyorlar. Saldırı ve hedef okları Batı Trakyada azınlığa yönelmediği müddetçe kendilerini korumak için düşüncelerini saklamaları anlaşılabilir elbette. Ancak eleştiriler haksız yere Batı Trakya’ya yöneldiğinde sessizliğe gömülmek doğru olmuyor.
Azınlık siyasetçilerinin önemli olaylarda ortadan kaybolmalarını görmezden gelmek mi lazım bilemiyorum ancak insan yine de söylemeden edemiyor, keşke saldırı ve oklar azınlığa döndüğünde, hiç değilse bu toplumun bir bireyi olarak duruşunuzu ortaya koyabilseniz ve azınlığı kendinize siper etmek yerine kendiniz azınlığa siper olabilseniz.
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et