YUNANCA’DAN ÇEVİRİ
Size bir şey söyliyeyim mi? Hiç kızmayın ama. Azınlık eğitimi konusunda Azınlık dışından dürüst, güdümsüz, önyargısız ve genellikle solcu çoğunluk üyesi kişilerden gelen gözlem, saptama ve eleştirilere Azınlık içinden gelenlerden daha çok güvenim var.
Niye mi? Ağzımı açsam mı acaba? Açayım ama kısa geçeyim.
Azınlıktan gelenler, güdümsüzlük, nesnellik, gerçeğe saygı ve bilimsellik, dolayısıyla dürüstlük şartını yerine getirmiyor genellikle. Gözler, ele aldığımız konuya değil, Koca Kapı’ya yönelik. Duyulan kaygı, esasa hizmet etmek için değil, Ora’yı memnun etmek için. Amaç, gerçeği göstermek değil, şikayet edebiyatı yapmak. Nasıl küçüsemeyeyim sonra?
Bu kesimden son örnek, iki mebus, İlhan Ahmet ile Burhan Baran’ın imzasıyla (!) çıkan Frangudaki Programını kınayan AÇIKLAMA, gerçeğe saygısızlık ve riyakârlığın had safhası idi. Mübarek açıklama, iki azınlık mebusunun değil de, sanki Türk Dışişlerinin eliyle yazılmış idi (!), o kadar taklitçilik. Ve olay, yalnızca Türk Derin Devletini memnun etmekle kalmamış, Yunan Derin Devletini de zevkten dört köşe etmiştir. Tabii her biri kendi çekiliş noktasından. İşte Azınlıkta Makyavelizm, her babayiğidin altından kalkamayacağı iş, iki Derin Devleti de memnun edebilmek. Ondan sonra senden iyisi yok.
Aşağıdaki makale, azınlık okullarında öğretmenlik yapan (veya yapmış olan) üç çoğunluk eğitimcisinin imzasıyla önce Παρατηρητής gazetesinde yayımlandı, sonra onu oradan TİKEN’de biz alıntılayıp yayımladık. Makalenin, azınlık dili Türkçeye kazandırılması gerekiyordu. Sosyal yardımdan yararlanan güdümlü azınlık medyasında çalışan bunca personel var, ama makale propagandaya değil de esasa hizmet ettiği için, o kadro için belirlenmiş ilgi alanına girmiyor. Tepem attı, dili oldukça “kılçıklı” bu makaleyi oturup Türkçeye çevirdim.
Bir süre yazmamak üzere kendi kendime söz verdiğim halde. Sonra, yapmam gereken daha öncelikli çevirilerim vardı. Bunlardan bir tanesi ve en önemlisi, Georgios Dudos’un BM’e hitaben uzun ve ayrıntılı bir şikayetnamesi ve ihbarı, Yunanistan’ın Azınlığın dinî özerkliğini nasıl çiğnediğini anlatıyor, BM’nin bir dergisinde yayımlandı. Bizim güdümlü medya onu da görmezlikten geldi. O makaleyi de Türkçeye kazandırmak bana düşecek.
İbram Onsunoğlu
***
Gerçektir ki azınlık okullarındaki öğrenci nüfusu azalmaktadır. Birbirini izleyen hükümetlerin politikaları, ekonomik kriz ve azınlığın bazı bölümlerinin kentleşmesi, az doğurganlığın sivrilmesine, ayrıca nüfusun bazı bölümlerinin hem yurtiçine hem de yurtdışına kitlesel olarak göç etmesine yol açtı, ve sonuç olarak öğrenci sayısı azaldı.
Dahası ve aynı zamanda azınlık eğitimi, eğitim karşıtı düzenlemelerin deneme tahtası olarak kullanıldı (kitlesel birleştirmeler, esnek çalışmanın dahil edilmesi, şiddetli finans kesintisi, devlet okullarından daha büyük ölçüde tüm gün bölümlerinin oluşturulması, azınlık okullarında dine bağlı olarak eğitimcilerin menededilmesi -4310/2014 sayı ve tarihli yasa hükümlerinin uygulanmasından söz ediyoruz ve daha başka).
Bugün çocuklarını bir azınlık okuluna göndermeyi tercih eden azınlık aileleri, olumsuz ayrımlara maruz kalmak zorundadır. Azınlık okuluna devam etmek, bir dizi eğitim objelerinin öğretiminden yoksun kalmak demektir (bilgisayar, müzik, resim ve tiyatro eğitimi, hatta az öğretmenli okullarda -ki azınlık ilkokullarının çoğunluğu bu okullardan oluşmaktadır- İngilizce ve beden eğitimi). Aynı zamanda bina ve donanım bakımından en iyi durumda olanların bile alt yapısı eksik ve öğrenci sayısı öngörüleni aşmış durumda olan ve özürlü çocukların erişimi mümkün olmayan okullara devam etmek demektir.
Bütün bunlar, okul ve özellikle ilkokul, toplumsal grubun kültür ve geleneklerini nakledecek, üyeleri arasında bağlar kuracak, aidiyet duygusunu geliştirecek yer olarak iş görmesi beklenirken karşımıza çıkıyor. Küreselleşme ve onun dayatılmış egemen görünümü döneminde azınlık okulunun varlığı ve onun düzgün işlemesi elzem kabul edilmektedir. Ancak, öğrencilerinin eğitim ihtiyaçlarını tatmin etmeyi engellemeyecek ve diğer okullarla aynı eğitim nimetlerinden yaralanmalarını sağlayacak bir okul. Azınlığın kendisi ile işbirliği halinde azınlık okulunu çağdaşlaştırma sorumluluğunu devletin üstlenmesi gerekecektir, öyle ki bu okul itimat edilir hale gelebilsin ve sağlanan eğitim konusunda anababalara güven verebilsin.
Azınlık okulunun kendisi tarihen Cemiyet-i Akvam döneminden -yani iki savaş arası dönemden- gelmektedir, yani bugünkünden çok değişik eğitim ihtiyaçları döneminin bir okuludur. O zamandan beri azınlık okulunun işlevi hem Yunanistan’ın hem de Türkiye’nin baskı ve dış siyaset uygulama alanına dönüşmüş ve bunun sonucu olarak azınlık okulu devlet okullarındaki gelişmeleri izleyememiştir veya izlediği zaman bile bunu ancak büyük gecikmeyle yapmaktadır.
Dolayısıyla bugün azınlık okullarının devlet okullarıyla esaslı bir şekilde ve olabildiğince eşit hale gelmesi yönünde bir dizi istemin, hem Yunanistan İlkokul Öğretmenleri Federasyonu’nun (YİÖF) talepleri çerçevesine (bazıları zaten dahil edilmiş bulunmaktadır), hem de genel olarak yerel toplumun taleplerine dahil edilmesi gerekmektedir:
1) Devlet finansının iki katına çıkarılması, anababalardan her çeşit harcın kaldırılması, her belediyede yalnız azınlık okullarına özgü üniter okul encümenleri aracılığıyle mali işlevlerinin devlet okullarınındakiyle aynılaştırılması.
2) 1957’den (!) kalma eski müfredat programları yerine yenilerinin hazırlanması; bunun, Türkçe ve Yunanca iki ayrı programın işbirliği ve birlikte bilgi inşası hedeflenerek yapılması.
3) Yukarıda sözü edilen müfredat programları gereğince -onları uygulamak üzere- azınlık öğrencileri için özel olarak hazırlanmış hem Yunanca hem de Türkçe programı için yeni kitaplar. Müslüman Çocukları Eğitim Programı’nın (MÇEP, ΠΕΜ – Πρόγραμμα Εκπαίδευσης Μουσουλμανόπαιδων, Frangudaki Programı) kitapları ve araçları bu çabaya yararlı bir başlangıç sağlayacaktır. İlginçtir, önceki hükümet tarafından Yunanca programın kitaplar konusunu incelemek üzere komisyon oluşturulduğu halde -ve bu komisyonun bazı sonuçlara vardığını biliyoruz- hiç olmazsa konuyla en çok ilgilenen eğitimcilerin fikir edinebilmesi için başka hiçbir gelişme ve eğitim camiasını hiçbir bilgilendirme ortalıkta yok.
4) Azınlık eğitiminin yönetimi, devlet eğitiminin yönetimiyle aynısı olmalı (okul müdürlerinin belirlenmesi, kararların yalnızca eğitim müdürlüğü düzeyinde alınması, Eyalet Eğitim Müdürlüğündeki azınlık eğitim bürosunun kaldırılması). Eskimiş ve zaman bakımından 50 yıl geriye kadar uzanan (!) çeşitli yasaların kaldırılıp çalışma çerçevesini belirleyen yeni yasaların çıkarılması. Okulların çalışmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde öngörülen istisnalar kesin ve belirgin ve yalnızca olumlu ayrımlara ve azınlık kültürüne saygıya yönelik olmalı.
5) Devlet okullarındaki tüm öğretim objelerini kapsayan yeni ders saati programları hazırlanmalı: az öğretmenli ve çok öğretmenli tüm azınlık okullarına bilgisayar, müzik, resim ve tiyatro eğitimi, İngilizce, beden eğitimi dahil edilmeli. Ders saati programlarının kendine özgü yönleri açıklanmalı ve Cuma günleri okulun çalışma saatleriyle ilgili yasal düzenlemeye gidilmeli.
6) Devlet okullarında olduğu gibi azınlık okullarında da tüm dengeleyici ve destekleyici yapıların oluşturulup çalışması: Çok sınıflı tüm azınlık okullarında uyum bölümleri ve Eğitsel Öncelik Bölgeleri (ΖΕΠ – Ζώνες Εκπαιδευτικής Προτεραιότητας) bölümleri oluşturulması, tüm gün okullarının devlet okullarıyla aynı öğrenci sayısı sınırında çalışması ve tüm okullarda yemek saatinin ders saati olarak kabul edilmesi, bölüm başına en az iki saat destekleyici öğretim verilmesi ve çalışma saatlerini tamamlamak üzere öğretmenlerin okul değiştirmesine son verilmesi, Eğitsel ve Danışmalı Destekleme Merkezi’nin (ΚΕΣΥ – Κέντρο Εκπαιδευτικής και Συμβουλευτικής Υποστήριξης) değerlendirmeleri uyarınca her iki programa da paralel destekleme eğitimcilerinin tayin edilmesi.
7) Bölüm başına öğrenci oranlarını azaltıp, 2/22 olarak, yani 2 eğitimciye (biri Yunanca programı, öbürü Türkçe programı için) 22 öğrenci tekabül edecek şekilde, düzenlenmesi ve aynı zamanda hiçbir bölümün 15 öğrenciden daha büyük olmaması. 22 sınırı keyfî olmayıp, devlet ilkokulları için yasada öngörülmekte ve bu yıldan itibaren İlkokul 1. Sınıfta uygulanmaktadır.
8) Yukarıda gösterilen eğitim ihtiyaçları için yeni kadroların oluşturulması ve tabiî her çeşit eğitim işini karşılamak üzere daimî personel tayin edilmesi; böylelikle tüm okullarda eğitimcilerin mevcudiyetinin devamlılığı sorunu da çözülmüş olacaktır.
9) Azınlık okullarına yeni tayin edilen öğretmenlerin bilgilendirilmesi ve kısa süreli bir seminerden geçirilmesi. Her yeni ders yılında Yunanistan’ın her yanından sözleşmeli eğitimcilerin tayini, azınlık okullarında ilk kez göreve başlayan bu meslektaşları, okulların işleyiş biçimi, öğrenci kapasitesi, iki dilli program, kitaplar konusunda acilen aydınlanma ihtiyacı ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Bu yukarıdaki konuların, dışlanma olmaksızın konuya dahil olan tüm taraflar, eğitimciler, anababalar ve devlet, arasında geniş ve ciddi bir tartışmaya açılması gerekir. Özellikle bölgenin eğitimci derneklerinin, hem YİÖF’e (Yunanistan İlkokul Öğretmenleri Federasyonu) katılanların hem de SÖPA (Selanik Özel Pedagoji Akademisi) mezunları derneklerinin, aynı masaya oturup ortak öneriler oluşturup sunmaları gerekir.
Ne yazık ki her iki tarafta da bu tartışmanın asla olmaması için çalışan muhafazakâr güçler var ve şimdiye kadar bunu başarmş bulunuyorlar. Ancak bir gün ayrışmanın, rekabetin ve (hem birinden hem de diğerinden) her kötülüğü diğer topluma yüklemenin ortadan kalkması gerek.
Biz, okul içinde ve okul dışında mücadele eden eğitimciler olarak buradayız ve herkese, eşit ve farklı olanlara ait bir okul için, azınlık öğrencilerimizin tüm eğitim ihtiyaçlarının karşılanması ve tüm eğitim haklarından yararlanması için savaş veriyoruz.
Yazarların Notu: Bu makalede bir eksiklik olduğu besbelli. Devlet okullarına devam eden azınlık öğrencileri ve onların ihtiyaçlarından hiç söz edilmiyor. Bu konu için sırada gelecek olan bir başka makale var.
Stefanos Makriyannis
Gümülcine 13’üncü İlkokul öğretmeni (Rodop Eyalet Birimi Eğitimciler Derneği Başkanı) – 2006-2014 yıllarında azınlık okullarında çalışmıştır
Maria Dimu
Mestanlı Azınlık İlkokulu öğretmeni
Dimitra Liuliaki
Gümülcine 3’üncü Azınlık İlkokulu öğretmeni (Rodop Eyalet Birimi Eğitimciler Derneği Kasadarı)
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et