Evi barkı, sobası, kaloriferi, odunu, kömürü olanlar için önemli değil soğuklar, ama özellikle açık havada bulunmak, çalışmak zorunda olanları zor günler bekliyor.
Askerler, balıkçılar, avcılar, çobanlar, dağcılar, sporcular ve tabii köprü altında yaşayan evsizler, kimsesizler… soğuğun getirdiği tehlikelerle karşı karşıyalar.
Soğuk ısırması Kış günlerinde, uzun süre soğukta kalmak zorunda olan herkesi etkileyebilecek önemli sağlık sorunlarından biri “soğuk ısırması”, diğeri de “lokal donma”lardır. Bunlar, vücudumuzun özellikle el ve ayaklar ile yüzümüzün yanak, burun, kulak gibi soğukla doğrudan temas halinde olan kısımlarında görülen rahatsızlıklardır. Soğuk ısırması, bu reaksiyonların en hafifidir ve bazılarımızın da başına gelmiş olan bir durumdur. Soğuğa maruz kalan yerde ilk önce acıma ve yanma vardır, daha sonra karıncalanma, iğnelenme ve hissizlik, uyuşukluk ortaya çıkar. Deri beyazdır, ellendiğinde hafif derecede gergin hissedilir, ancak derialtı dokular, sıcak ve yumuşaktır. Uygun önlemler alındığında tamamen düzelen bir tablodur. Lokal donmalar ise soğuk ısırmasının daha ileri ve tehlikeli şeklidir. Burada, derinin ve/veya derialtı dokuların donması ve hücrelerde hasar oluşumu söz konusudur. Lokal donmaların yüzeyel olanlarında deri beyaz veya mavimsi bir renkte olup sertleşmiş ve donmuştur, ama derialtı dokularda henüz hasar yoktur.
Derin lokal donmalarda ise deriden başka derialtı dokunun da donması ölümle sonuçlanabilecek kadar ciddi ve acilen tedavisi gereken bir durumun işaretidir. Deri ve derialtı dokusu sertleşmiş ve soğumuştur. Deride lekeler ve kabarcıklar da görülebilir. Daha ağır durumlarda, kangren gelişebilir; derialtı dokusundan başka sinir, tendon, kas ve hatta kemikler bile hasar görebilir. Kimler risk altındadır? Soğuk ısırması ve lokal donmalar her yaştan ve her cinsten insanda görülebilir, ancak yaşlılar, küçük çocuklar, kalp ve dolaşım bozukluğu olanlar, şeker hastaları, alkolikler, beta-bloker sınıfı kalp ve tansiyon ilacı kullananlarda ve sıcak iklimlerde yaşayanlarda risk daha fazladır. Rüzgârlı havalar özellikle tehlikelidir. Soğuğa maruz kalındığında vücuttan ısı kaybını önlemek için el, ayak, burun, yüz, kulak gibi doğrudan hava ile temas halinde olan derideki kan damarları büzülür. Bu, vücut ısısısın korunması için olması gereken normal koruyucu bir mekanizmadır. Bununla beraber kan akımı ile ısıtılamayan hücreler ve dokular içindeki sıvı donmaya ve buz kristalleri oluşmaya başlar. Bu kristaller hücre içinde sıvıya göre daha fazla yer kaplarlar ve hücrenin yırtılmasına neden olurlar.
Donan hücrelerin ani ısıtılması da hücre parçalanmasına neden olur. Soğuk ayrıca damarları çevreleyen ve plazma denilen kan sıvısının damar dışına geçmesini engelleyen endotel hücrelerine de zarar verir. Plazma kaybı kanın damar içinde pıhtılaşmasına ve dolaşımın daha da yavaşlamasına ve tamamen durmasına sebep olur.
Nasıl giyinmeli?
Kat kat giyinin ve giysilerinizin çok kalın ve sıkı olmamasına dikkat edin. Bu şekilde giysiler arasında kalan hava, ısı yalıtımı sağlayarak üşümemizi önleyeceği gibi, fazla geldiğinde de giysileri teker teker çıkarmanız mümkün olur. Başınızı ve boynunuzu soğuktan korumak için şapka, eşarp ve kaşkol kullanın, çünkü vücut ısısının yüzde 40-50’si baş ve boyun aracılığıyla kaybedilir.
Kulakları soğuğa çok duyarlı olduğu için, kulaklarınızı da özel kulaklıklarla ya da kaşkol, atkı gibi giysilerle koruyun ve sıcak tutun. Mutlaka eldiven giyin. Beşparmak eldiven yerine iki parmak eldivenleri tercih edin. Birbirine yakın ve temas halindeki parmaklar daha iyi ısınırlar. Ayaklarınızı sıcak ve kuru tutacak çoraplar ve su geçirmeyen botlar giyin. Bir çift pamuk ve bir çift yün çorap uygundur ve uzun konçlu çoraplar tercih edilmelidir.
Ayakkabınız bol olmalı ve ayak parmaklarınız içinde rahat hareket edebilmelidir. Beslenme de önemli Soğuk havada, özellikle yüksek enerji veren, karbonhidratlı gıdaların bir faydası yoktur. Dışarı çıkmadan önce hafif bir şeyler yenmesi daha doğrudur, çünkü çok fazla yendiğinde, kanın sindirim sistemine yönelmesi soğuktan daha fazla etkilenmemize neden olur.
Bol, sıcak sıvı içerek vücudunuzun susuz kalmasını önleyin, ancak alkolden kesinlikle uzak durun. Vücudun susuz kalması kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırarak kalp krizi ve felçlere zemin hazırlar. Alkol, başlangıçta derideki damarları genişleterek insana sıcaklık duygusu verir. Ancak, bu durum vücudumuzun yaşamsal önemi olan organlarına giden kanın azalmasına yol açacağından sağlığımız için çok tehlikeli olabilir.
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et