Köylerimizde, her evde olduğu gibi unutulmuş, kücük bir hazine var. Bu hazine yıllar önce, bazıları yarı asır, çoğu otuz ya da yirmi yıl önce eziyetle, taksitle ve borçla alınmış.
O fakirlik, yoksulluk yılları, ikinci dünya savaşından sonra, iç savaş, andart zamanları, Kıbrıs işgali zamanlarında, eziyetle alınmış her bir çiftçi ailesinin gururu ve geçim sağlama kaynağı. O inek, öküz, manda arabalarının tarihe karıştığı zamanlar. Manda da nedir acaba, hatırlayan kaç kişi kaldı?
Tabii traktörden, ortaçağ çiftçi liginden, endüstriyel çiftçiliğe geçiş yaptığımız zamanlardan bahsediyorum. Köylerdeki belki her ailenin ayrılmaz bir aile mirası, ekonomik ve duygusal bir yatırımı. O traktörleri kullanan, babalar, dedeler, nineler ve anneler, maalesef birer birer aramızdan ayrıldı, ya da ayrılıyor.
Gel gelelim ki bu aile mirasından bir türlü vazgecemiyoruz. Traktörlerle olan duygusal baglarimiz çok güçlü. Her bir traktör, her çiftçi ailesinin ve sanki evin bir parçası.
1940 doğumlu babamın, Belarus traktörü, onun sanki baska bir oğlu gibi itibar görüyor. Bu 1976 senesinde, 330 bin drahmiye satın aldığı Rusya Sovyetler Birliği yapımı traktör, hala hayatta ve çalışıyor. Agrotiki Trapeza dan %25 faizle alınan bir borçla satın alınan Belarus, 4 yılda ödendi.
Traktörün 100 bin drahmi prokatavoli ise 1974 almak için, zorluk ve eziyetle bir yıl çalıştıktan sonra para biriktirilebildi. Yani kısacası bu traktör çiftinin belini kıran faiz ve akrabalardan alınan borçlarla beraber, 400 bin drahmi civarında bir masrafa çıktı. O zamanlar, 20, 30 dönüm tarlası olan bir çiftçi için çok yüksek bir miktar.
Bizim Belarus calışmadığı, arıza olduğu zamanlarda da, babam da hasta oluyor, bir kriz görüyor ve en kısa zamanda tamir edilmesi gerekiyor.
Bu yadigar traktörler şimdi satilsa eski demir yerine kilosu 20 sentten satilsa, iki tonluk traktör ıskarta olarak €400 civarında satılır. 400 bin drahmilik traktör için €400. Aile hatırası olan bu traktörler, eskidikçe değer kazanıyor.
Her evde küçük bir hazine, maddi değil, duygusal, tarihi, zaman akışına bir nevi direniş. Hiç unutulmaş değil tabi, her gün her akşam gözümüzun önünde. Geçmiş belki böyle hatırlıyoruz, yada unutmaya çalışıyoruz.
Nihat Çolak
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et