Hafızın Maceraları I: Şer odağı Patrikhane - Azınlıkça
Yunanistan Batı Trakya Haber

Hafızın Maceraları I: Şer odağı Patrikhane

Hafızın Maceraları I: Şer odağı Patrikhane

Hafız kalemini eline alır ve “İrtidat” mecmuası için haftalık makalesini yazmaya başlar.

Daha öncesinde kırmızı reçeteyle verilen haplardan iki tane almıştır. Yoksa kafa güzel olmayınca o her zaman yazdığı meşhur yazıları yazması imkânsızdır. Kafa bulmak amacıyla haram olduğu için içki de içemez. “Acaba bir iki duble rakıyla daha coşkulu yazılar mı yazardım?” diye ara sıra aklından geçirmez değil ama hemen “tövbeyi” basar.

Döner önündeki boş kâğıda. Klavye ile bilgisayarda yazı yazmayı hiç sevmez. Zira bunlar “gâvur icadıdır” ve kendisini etkisi altına almasından korkar. Her ne kadar birçok kez bu konuyu işlese de yine de bu haftaki konusu ağırdır: “Dünyanın sonunun getirecek şer odağı: Patrikhane”.

Henüz kafa yapamadığı ve süresi azaldığı için bir hap daha atar ağzına ve başlar dökülüvermeye cümleler kaleminden: “Şer odaklarının ana odağı, kötülüğün anasının da anası, Siyonizm’in baba  kurucusu, Şeytanın amaline hizmetin en yükseğini sunan, Batı Trakya Türklerinin azılı düşmanı fesat yuvası Bizans kalıntısı Patrikhanedir ha!”. Cümle düşüktür, kendi yazdığını kendi de anlamaz ama bütün sihirli kelimeleri kullanmıştır, asıl önemli olan da bu değil midir zaten? Patronu bayılacaktır yine bu yazıya “gelsin şıngırlar” diye düşünür keyiflenir.

Son paragrafa vardığında artık haplar iyice etkisini göstermiştir ve gözleri kapalı yazmaya başlar: “Patrikhane derhal kapatılmalıdır yoksa dünyayı yok edecek planlarını hayata geçirdiklerinde iş işten geçecektir”. Sonra da “fazla mı sallıyorum acaba?” diye düşünür bir an ve hemen vazgeçer düşüncesinden. “Az bile yazdım” der, ama gelecek haftaya da bir şeyler kalmalıdır.

Mecmua matbaaya verilir. Çok keyiflidir Hafız. Dergi basıldığında eline alır. Ayık kafayla okuduğunda, kendi kendine hayran kalır. “Çok şükür ki bu yazıları nasıl yazdığımı ve sırrımı bilmiyorlar” diye kıs kıs güler.

Aradan birkaç saat sonra günün gelişmelerini izlemek için televizyon başına geçer. Bilgisayardan korkar ancak önemli din alimlerinden aldığı fetvalardan dolayı televizyon izlemesinde sakınca yoktur. Haber spikeri son dakika haberini geçtiğinde Hafızın rengi sararır “İstanbul Patriği’nden Türkiye’nin Afrin operasyonuna destek mektubu”. Zangır zangır titremeye başlar dizleri “acaba fazla mı ileri gittim, hay hap gibi ben senin…”. Evet söver söver yalnız kaldığında bakmayın sizin onun dindar takılmasına. Nasıl olsa tövbe edecektir akşama.

Derhal patronunu arar “Vallahi billahi ben öyle şeyler demek istemedim, çok iyidir Patrik Hazretleri…” derken patronu sözünü keser. Onu rahatlatır “Sıkma canını, haftaya azıcık alttan alırsın canım, sonra devam edersin saydırmaya. Biliyorsun ben de seninle aynı düşüncedeyim Hafızım ama Büyük Patronu kızdırmayalım bu aralar. Sakın haftaya güzel yazı yaz. Unutma sırrını tek ben biliyorum, ifşa etmek zorunda bırakma beni sakın!”.

Rahatlamıştır bizimkisi. Gelecek haftaki yazısı için de başlık hazırdır “Türkiye’nin büyük destekçisi Patrik Efendi”.

Hafızın maceraları devam edecek…

Not: Bu hikayedeki kişiler tamamen hayal ürünü olup gerçekle hiçbir ilgisi yoktur, olası isim ve olay benzerlikleri tamamen tesadüften ibarettir.

”Google

Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et

Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et

Azınlıkça'yı Twitter'da takip et