Uzayda canlıların olup olmadığı konusu her zaman tartışma konusudur. Bilim insanları şartların uygun olduğu her gök cisminde yaşam ihtimali olacağını söylüyorlar.
Peki yaşam ihtimali en yüksek gök cisimleri hangileri? En son Mars’ta su bulunduğunun keşfedilmesi nedeniyle uzay meraklılarında heyecan artmıştı.
Ahval’de yer verilen habere göre uzay bilimcilerin en çok merak ettiği “uzayda başka yaşam ve uzaylılar var mı?” sorusuna ihtimaller üzerinden cevap aranıyor.
Dünya, yaşam için gerekli tüm bileşenlere sahip: Sıvı halde su, en az bir enerji kaynağı ve biyolojik açıdan kullanışlı moleküller.
Venüs’ün bulutlarında fosfin molekülünün keşfedilmesi ve bu molekülün canlılar tarafından üretilmiş olabileceği iddiası, bu bileşenlerden en azından bir kısmının Güneş Sistemi’nde de bulunduğunu tüm dünyaya hatırlattı.
Bu nedenle Birmingham Üniversitesi’nden uzay bilimleri araştırmacısı Gareth Dorrian, The Conversation’da kaleme aldığı bir yazıda, Güneş Sistemi’nde bulunan ve Dünya dışı yaşama ev sahipliği yapma ihtimali en yüksek olan gök cisimlerini anlattı.
Mars Güneş Sistemi’nde Dünya’ya en çok benzeyen gök cisimlerinden biri. Bir günün 24,5 saat sürdüğü gezegende kutuplardaki buzullar mevsimsel değişimlerle genişleyip daralıyor ve yüzey oluşumlarına suyun şekil verdiği görülüyor.
Dorrian’a göre Güney Kutup buzlarının altında bir gölün tespit edilmesi ve atmosferinde mevsimlere saatlere göre değişiklik gösteren metan gazının bulunması, Mars’ı yaşam için ilgi çekici bir aday yapıyor.
Metan gazı biyolojik süreçler sonucunda üretilebileceği için önemli ancak Mars’taki kaynağı henüz kesin olarak bilinmiyor.
Bunun yanı sıra gezegende bir zamanlar çok daha yumuşak koşullar bulunduğuna ilişkin kanıtlar, yaşamın başlangıç için bir fırsat bulmuş olabileceği anlamına geliyor.
Ancak Mars bugün neredeyse tamamı karbondioksitten oluşan kuru ve çok ince bir atmosfere sahip. Bu, Güneş’ten gelen zararlı ışınlara karşı çok sınırlı bir koruma sağlıyor.
Yine de Mars yüzeyinin altında bazı su birikimlerini korumayı başarmışsa önceden başlamış bir yaşamın varlığını hala koruyor olması mümkün.
1610’da Galileo Galilei’nin keşfettiği Europa, 79 doğal uyduya sahip Jüpiter’in dört büyük uydusundan biri.
Ay’dan biraz daha küçük olan bu uydu, yaklaşık 670 bin kilometre uzağında yer aldığı gaz devi gezegeninin etrafındaki bir turunu 3,5 günde tamamlıyor.
Europa, Jüpiter ve diğer uydularının birbiriyle yarışan yerçekimleri altında devamlı olarak genişleyip daralıyor.
“Gelgit ısınması” ismi verilen bu olay nedeniyle sürtünen kayaç ve metalin iç yapıdaki sıcaklığı artırdığı ve uydunun Dünya gibi jeolojik açıdan aktif olabileceği düşünülüyor.
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et