Prof. Dr. Kerim Güler, şeker hastalığından korunmada hareketli yaşam ve doğru beslenmenin önemine işaret ederek “İlaç korkusu, yanlış beslenme ve hareketsiz bir yaşam kandaki şeker değerini artırıyor. Herkes asansörlere biniyor. Her yere arabayla gidiliyor. Cep telefonlarının çıkması yürümeyi çok azalttı. Diyabet 35’li yaşlara kadar indi.” dedi.
Dünyadaki en önemli ölüm sebebinin kardiyovasküler hastalıklar olduğunu belirten Güler, yeni ilaçlar bulunmasına rağmen rakamların düşmediğini dile getirdi.
2035 yılında dünyada 650 milyon kişinin diyabetli olmasının beklendiğini ifade eden Güler, toplumda şişmanlama ve kötü beslenmeye bağlı diyabet görülme sıklığının da arttığını vurguladı.
“İlaç korkusu, yanlış beslenme ve hareketsiz bir yaşam kandaki şeker değerini artırıyor. Herkes asansörlere biniyor. Her yere arabayla gidiliyor. Cep telefonlarının çıkması yürümeyi çok azalttı. Diyabet 35’li yaşlara kadar indi. Pankreas, vücudun merkez bankası gibidir. Kişi, yediği şekerli gıdalarla buradan bir birim insülin çeker. Merkez bankasının deposu boşalınca da kişiler şeker hastası olur. Diyabetten korunmak için yaşam tarzı değişikliğine gidilmesi gerekiyor. Haftanın 5 günü 45 dakikalık tempolu yürüyüşün yapılması gerekiyor. Beslenmede kan şekerini ani yükselten çikolata, şekerli kurabiye, kolalı içecekler gibi yiyecek ve içeceklerden uzak duracağız. Bunlar kan şekerini ani yükseltir, ani düşürür. Beynin dengesini bozar. Bunların yerine emilimi yavaş olan yiyecekler yenilmesi gerekir.”
Yüksek kan şekeri zehir etkisi yapıyor
Yüksek kan şekerinin zehir etkisi yaptığını bildiren Güler, bunun damarların olduğu bütün organları bozduğunu söyledi. Hipertansiyon ve diyabete ilişkin kılavuzların güncellendiğine dikkati çeken Güler, önceden 140/90 olan hipertansiyon sınırının 130/80 değerine çekildiğini aktardı.
Toplumda hipertansiyon görülme oranlarının yükseldiğine değinen Güler, “50 yaşın üzerindeki 2 kişiden birinde tansiyon var. Tansiyon içimizdeki sessiz katil. Bilmiyoruz, bazen bulgu vermiyor. Tansiyonla yaşıyor. Başı ağrıyor, uyuyamıyor ama ‘strestendir’ deyip bunu tansiyona yormuyor. Ölçülmüyor, anlaşılmıyor. Kalp krizi, inme gibi zararlı etkilere açık bir şekilde yaşıyor. ‘Babamın da yüksekti. Benim tansiyonum da asabi. Başım ağrıyınca ilaç alıyorum.’ gibi nedenlerle tedaviye başlanmıyor. Öncelikle bunları yenmemiz lazım.” diye konuştu.AA
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et