‘Yazarını tanıyor musun, Gümülcinelidir’ dedi. Tanımaz olur muydum? - Azınlıkça
Yunanistan Batı Trakya Haber

‘Yazarını tanıyor musun, Gümülcinelidir’ dedi. Tanımaz olur muydum?

‘Yazarını tanıyor musun, Gümülcinelidir’ dedi. Tanımaz olur muydum?

Emekli Psikaytrist Dr İbram Onsunoğlu Selanik’te dernekleşme adımları adlı anılarını kaleme aldı.

Onsunoğlu’nun Tiken’de yayımlanan makalesi şöyle:

45 yıl önce Georgios Mamelis ile yapılmış ve yayımlanmamış bir röportaj – 5

TARİHTEN BİR YAPRAK

1970’li yılların başı, Selanik Üniversitesinde Azınlıktan 20 kadar öğrenci toplandık. Bu 20 arkadaş arada buluşuyoruz. Atipik bir öğrenci derneği gibi çalışmak önerisi ortaya atıldı, kabul edildi, iki kişilik bir yönetim kurulu seçildi, her ay küçük bir aidat ödenmesi kararlaştırıldı. İlk faaliyet olarak, toplanan aidatla bizim Azınlık ve Batı Trakya’nın tarihi hakkında piyasada ne kadar kitap –yayın varsa onları satın almayı kararlaştırdık, kuracak olduğumuz kütüphane için. Ayrıca Gümülcine ve İskeçe’de yayımlanmakta olan Türkçe ve Yunanca basına abone olduk.
 
Cunta dönemi, öğrenci derneği kurmak yasaktı. Dernekleşmeyi mezun olduktan ve memlekete döndükten sonraya bırakıyoruz. 1983’te kurduğumuz Yüksek Tahsilliler Derneği (YTD), Selanik’teki dernekleşme tartışmalarının ve yukarıda sözünü ettiğim ilkel derneğin devamını oluşturur. YTD’yi daha çok bir siyasî oluşum gibi hayal ediyorduk, nitekim kuruluşunun ilk yıllarında böyle bir role cevap vermeye çalıştığını görürüz. Dernek, azınlık sorunlarının tartışıldığı ve çözüm arandığı bir merkeze dönüşüyordu. Daha sonraları Koca Kapı oraya da el atınca özerkliğini yitirdi ve yavaş yavaş emir komuta zincirinde bir halkadan ibaret bugün sergilediği hale düştü.
 
Çok daha sonra kurulan BAKEŞ’in kültürel faaliyetlerinin ve hedeflerinin Selanik’te o ilk dernekleşme çabalarında koyduğumuz hedeflerle örtüşmesi tesadüfî olsa gerek. Herhalükarda böyle bir azınlık kültür merkezi oluşturmayı 1970’li yıllarda hayal etmiştik.
 
Kuracağımız kütüphane için kitap ve yayınları araştırmak ve satın almak görevi bana düştü. İşe IMXA’dan (Ίδρυμα Μελετών Χερσονήσου του Αίμου) başladım. Bu milliyetçi kurumun pek çok yayınından bizi ilgilendiren ancak iki kitap bulabildim. Biri, Batı Trakya’da görev yapmış bir jandarma subayı olan Andreadis K. tarafından bizim Azınlık hakkında yazılmış ilk kitap olduğu için ünlü olan “Η Μουσουλμανική Μειονότης της Δυτικής Θράκης” (Batı Trakya Müslüman Azınlığı) başlıklı araştırması. Diğeri, Gümülcine kökenli profesör Stilpon Kiriakidis’in Batı Trakya’nın tarihi hakkında birkaç konuşmasını içeren bir broşür. Bir de dünya savaşında Trakya ve Doğu Makedonya’daki Bulgar işgalini anlatan birkaç kitap. O kadar. Tümünü aldım. 1970’li yıllarda Yunanistan’da Türk Azınlık ve Batı Trakya’nın tarihi hakkında yayınların olmadığını tespit ediyordum.
 
IMXA’da Andreadis’in eserinden 4 nüsha varmış, 4’ünü de aldım. Sonra bu kitapları değişik zamanlarda okumak üzere çeşitli arkadaşlara verdim. Hiçbiri iade etmediği için bugün benim elimde o kitaptan hiçbir nüsha yok. Ama diğer 3-4 kitap kütüphanemde bir yerde duruyor, ortak parayla satın alındıkları için onları sahiplenemedim. Bir azınlık kütüphanesine iade etmek üzere bekletiyorum (!). Galiba en uygunu BAKEŞ.
 
Ben kitap aramaya devam ederken Selanik’te Navarino meydanındaki “Θρακική Εστία” (Trakyalılar Ocağı) derneğini keşfettim. Derneğin kütüphanesine bir göz atmak aklıma geldi, bakalım orada bizim Azınlık konusunda yayınlar var mıdır diye. Böylece derneği ziyaret etmeye ve etkinliklerini izlemeye başladım. Derneğin salonunda her hafta kültürel ve tarihî konularda bir kişi tarafından konferans veriliyor ve tartışmalar oluyordu.
 
Dernek başkanı, Selanik’e yerleşmiş, aslen Gümülcineli olan emekli eğitimci ve eğitim müfettişi, Gümülcine Kız Lisesi müdürü olarak ün yapmış Georgios Mamelis idi. Gümülcine belediye binasının arkasındaki bir sokak bugün onun ismini taşır. Kendisini gıyaben tanıyordum. Mamelis, Cunta öncesi, Merkez Birliği partisinden Gümülcine belediye başkan adayı olarak yerel seçimlere katılmış, bu yönüyle de biliniyordu, ancak azınlık seçmeninin kitlesel olarak desteklediği Bleças karşısında iki kez yenilgiye uğramıştı. “Trakyalılar Ocağı”, onun sayesinde birçok kültürel etkinlikler düzenliyordu.
 
Böylece Mamelis’le tanıştım. Azınlıktan Türk olduğumu öğrenince pek sevindi. 
Hoşsohbet, kültürlü, demokrat görüşlü bir aydın. Kökeni Doğu Trakya’dan, Gelibolu’dan, Patrikhanenin İstanbul’daki ünlü okulu “Μεγάλη του Γένους Σχολή” mezunu, İstanbul’da akrabaları varmış, hatta İstanbul Rumlarının son milletvekili Hacopulos akrabası imiş. Yaşlı Mamelis ile perilerimiz uyuştu, dost olduk. Birkaç Türk akademisyen ve yazarla ilişkisi vardı ve onlarla iletişim halindeydi.
 
Trakyalılar Ocağı kütüphanesinde işime yarayan kitap bulamadım. Oradaki yayınlar Doğu Trakya ve oradan göç etmiş Rumlarla ilgiliydi.
 
Bir gün, hiç unutmam, evinde Mamelis’i ziyaret ettiğimde kitaplığından bir kitap çıkarıp gösterdi, Sabahattin Ali’nin bir romanıydı, Türkçe, “Yazarını tanıyor musun, Gümülcinelidir” dedi. Tanımaz olur muydum? 1967’de İstanbul’da tahsildeyken Varlık Yayınlarından Sabahattin Ali külliyatını almıştım, 8-10 kitap, tümünü okudum, sonra onları memlekete döndüğüm zaman Gençler Birliği kütüphanesine hediye etmiştim.
 
Mamelis’le tanışmam 1973 sonları ile 1974 başlarında idi. Şimdi benim o sırada sivrilen azınlıksal kaygılarım var. Ülkede askerî dikta, Batı Trakya’da Azınlığa artan baskı ve ayrımlar. “Büyük Kovma” diye adlandırdığım yönetsel önlemler, Azınlığı boğuyor ve Türkiye’ye veya Almanya’ya kaçırtıyor. Yönetim, Trakya’da iki “komşu unsuru” birbiriyle ilişki ve dostluk kurmasını engelliyor. Çoğunluk unsuruna Azınlığa karşı olumsuz duygular aşılanıyor. Artık birbirleriyle kesişmeyen paralel iki çizgi gibiyiz. Cunta, Trakya’ya üniversite kuracağını ilan etmişti. Amaç, açıklandı, “millî mevcudiyeti” güçlendirmek. Üniversitenin bir şekilde Azınlık aleyhinde kullanılacağından korkuyorum…
 
Liberal bir çoğunluk aydını ile karşılaşmıştım. Gümülcine’de sevilip sayılan, beni ilgilendiren ve endişelendiren konularda deneyimi ve yapıcı görüşleri olan bir şahsiyet. Trakya’daki korkunç olumsuz koşullarda ondan oradaki iki topluma değişik ve iyimser bir mesaj iletmek üzere yararlanılamaz mıydı? Aklıma Mamelis’le bir röportaj yapmak geldi.
 
Ama nasıl? Daha önceden hiç gazetecilik deneyimim yoktu. Röportaj nasıl olur, bilmiyordum. Yok zararı, öğrenecektim. Kendisiyle röportaj yapmayı düşündüğümü Mamelis’e söyledim, hayır demedi. “Pazarlığını” yaptık, soruları yazılı olarak sunacaktım. Sonra bu röportajı nerede yayımlayacaktım? İlk aklıma gelen Salahaddin Galip’in çıkardığı “Azınlık Postası” gazetesi oldu. Azınlıkta çıkan bir ikinci gazete “Akın” idi, Asım Haliloğlu ile Hasan Hatipoğlu ikilisinin çıkardıkları. Salahaddin abi, birkaç ay önce genel aftan yararlanarak cunta hapishanesinden çıkıp yeniden gazetesinin başına geçmişti. Saygı duyduğum bir kişiydi, üstelik ilkokul öğretmenim. Akın’a daha mesafeliydim. Gümülcine’ye gidip düşüncemi Salahaddin Galip’e açtım, hangi konulara değinmek istediğimi söyledim. Düşüncemi coşkuyla karşıladı. “Siz gençler böyle inisiyatifler almalısınız artık.”
 
Soruları yazdım, yazarken zorluk çekmedim dersem yalan söylemiş olurum. Mamelis’e teslim ettim. “Katharevusa” Yunanca kullandığım için Yunan dili öğretmeni Mamelis’ten küçük bir azar işittim. Gaf yaptığımı anlamıştım. Cunta dönemi, yalnızca “Katharevusa” var ortalıkta, gazeteler, üniversite kitapları, hepsinde o Eski Yunancayı anımsatan ağdalı dil. “Dimotiki”, yalnızca edebiyatta kullanılabiliyordu. Neyse.
 
Ardından aylar sürecek olan çilem başladı. Mamelis bir türlü sorularımı yanıtlamıyordu. Yanıtları yazdınız mı diye sormaya artık utanır olmuştum. Niye çekiniyordu, niye geciktiriyordu, bilemiyordum. Röportajdan vazgeçtim de demiyordu. Kararsızlığının nedenlerini şimdi tahmin edebiliyorum. Konuyu Salahaddin abiyle de konuşamaz olmuştum.
 
Sonunda Mamelis’i yüreklendirmek üzere uzun bir mektup yazıp gönderdim, tam 5 sayfa. Orada Yunan-Türk ilişkileri, Azınlık-Çoğunluk ilişkileri, Türk Azınlık ile Rum Azınlık arasında başlamasını hayal ettiğim ilişkileri ve dayanışma ile ilgili düşüncelerimi ve planımı (planımızı) açıklıyordum. Bu mektuptan bir bölüm şöyle:
 
«… Να σας μιλήσω τώρα για το καυτό θέμα της Μειονότητας; Όχι μόνο της δικιάς μας, της Δυτικής Θράκης, Αλλά και της άλλης, της Κωνσταντινούπολης. Γι’ αυτό διορθώνω τώρα: Να σας μιλήσω για τις Μειονότητες;…»

”Google

Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et

Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et

Azınlıkça'yı Twitter'da takip et