Ardı arkası kesilmiyor bu hoparlör gürültüsü köylerde. Bir hoparlör duruyor, diğeri başlıyor, çoğu iki üç hoparlör bir arada, sokak sokak dolaşarak, bangır bangır bağırarak, kulakları tırmalayan ilgisiz bangır bangır anıran saçma sapan türkülerle birşeyler satıyorlar.
Balıkçı, bağcı, bahçeci, halıcı, kumpilci, eskici, kasapçı elbiseci, ayakkabıcı, yağcı, tavukçu, zeytinci, balcı, iplikçi, çanakçı, çarıkçı, çömlekçi, çiçekçi, çulcu, çapulcu, doncu, dondurmacı, dolapçı, pazarcı, cumacı, sobacı, tornacı, torbacı, çorbacı…
Öğle bir fırtına, gökler boşalmış, kapıdan dışarı çıkmak mümkün değil. Öğle bir fırtına, yağmur, görülmüş değil. Ne olduğu belli olmayan hoparlör de bir şeyler söyleniyor. Ne dediğini anlamak mümkün değil ki. Böyle bir fırtınada kim sokağa çıkıp alış verir yapar ki?
Bir iki dakika dışarı çıkan sırılsıklam oluyor. Şemsiye ile de olacak bir şey değil, rüzgar alıp gidecek. Bir taraftan fırtına, bir taraftan hoparlör, birbirlerine karıştı, bu gürültü bir müddet devam etti. Öğleden sonra yağmur durdu, hoparlör sesleri de durdu.
Avrupa’da trenlerde sessiz vagonlar vardır. Bu trenlerde cep telefonu kullanmak ve yüksek sesle konuşmak yasaktır. Başını dinlemek istiyenler bu vagonları tercih eder.
Köylerde de böyle birşey uygulaması gerekli. Yani haftanın belirli günlerinde hoparlör yasak, hoparlör kullanan her kişiye 50 evro bir haraç çıkarılması gerekli.
Bu bitmez tükenmez hoparlör gürültüsünden kaçmanın tek yolu ya kasaba ya da dağ başı. Köylerin dışında bile duyulan bu hoparlörler hiçbir desibel kontrolü yok. Ne kadar daha fazla bağırsa o kadar daha fazla duyuracak.
Bu aynen çocukların yaramazlık yaptığında anne ve babanın çocuğa yüksek sesle konuşması gibi bir şey. Duyurmak için bağıra bağıra konuşmak alışkanlığı da bundan olsa gerek. Belki bu gürültüden sağır olduklarından dolayı yüksek sesle konuşuyor da olabilirler.
Bu çekilmez duruma yine teknoloji bir çözüm bulmuş. Gürültüyü kesen kulaklar, öyle sessiz sakin oluyor ki her bir köy evinde bulunması gerekli. Bu satıcıdan alınacak 50 evro haraç da köyde her kişiye bir tane alınmasında harcananilir. Kaçınılmaz böyle bir duruma, gerçek dışı çözümler gerekiyor!
Çözümsüz bu duruma tek çözüm, alıp başını gitmek. Köylerde bu çözümü seçen de çok belli ki, çoğunda bir terk edilmişlik halı var. Ruhsal kaçanlar da var, ağrı kesici ve uyuşturucu ile, çoğu da gizli alkolik, sabah akşam yılın on iki ayı Ouzo 12 ile, tsipouro kafa dağıtıyorlar…
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et