Yalan, sosyal olarak arzu edilen bir şey olmasa da, başkalarının ne hissettiğini ve ne düşündüğünü bilmek çocuklar açısından önemli bir sosyal beceridir.
Genel olarak çocuklar okul öncesi çağlarda, 2 ila 4 yaşları arasında yalan söylemeye başlar. Aldatmaya yönelik olan bu kasıtlı girişimler, çocuklarının küçük birer sosyal sapkın haline gelmesinden korkan ebeveynleri endişelendirebilir.
Fakat gelişimsel açıdan bakıldığında, küçük çocuklarda görülen yalan söyleme davranışları nadiren endişe duyulacak bir durumdur. Hatta, esasında yalan söylemek, bir çocuğun, diğer insanların farklı arzuları, hisleri bulunduğunun ve onların mental seviyelerinin farkında olmak anlamına gelen “zihin teorisini” geliştirdiğinin ilk işaretlerinden birisidir. Bir çocuk “Babam/annem dondurma yiyebileceğimi söyledi” gibi aldatıcı bir ifade kullandığında, aslında yanlış bilgi üretmek için başkalarının zihnindeki “Acaba babası/annesi bu isteğe ne der?” farkındalığını kullanır ve kişinin zihninde geliştirdiği soruyu daha başından cevaplayarak arzularını gerçekleştirmeyi amaçlar. İşte bunu yapabilmek, bir çocuğun mental gelişimi açısından önemli bir işarettir.
Yalan, sosyal olarak arzu edilen bir şey olmasa da, başkalarının ne hissettiğini ve ne düşündüğünü bilmek çocuklar açısından önemli bir sosyal beceridir. Bu beceri; empati, işbirliği ve başkaları üzüldüğünde onları teselli etmek davranışlarıyla ilişkilidir.
Yaşla birlikte yalanlar nasıl değişiyor?
Küçük çocukların ilk yalanları, genellikle etkili olmaktan ziyade güldürücüdür. Ağzı, yüzü, elleri çikolatalı kekle kaplanmış bir çocuğun “Ben kek yemedim” demesi ya da duvardaki kalem izleri için evin köpeğini ya da kedisini suçlamak gibi. Küçük çocuklar başkalarını aldatabileceklerinin farkındadırlar, ancak bunu iyi bir şekilde.
8 yaşından önce, çocuklar yalan söylediklerinde kendilerini sık sık ele verirler. International Journal of Behavioral Development’da 2002 yılında yayımlanan bir araştırmada, yaşları 3 ila 7 arasında değişen çocuklardan arkalarına koyulmuş gizemli bir oyuncağa (Barney) bakmamaları istendi. Araştırmada çocukların neredeyse tamamının arkalarına baktığı ve sonrasında da neredeyse tamamının arkasına bakmadığını söylediği (yaşla birlikte artan bir biçimde) görüldü.
Ancak grubun tamamında, çocukların yalanlarını sürdürmekte zorlandıkları görüldü. 3 ila 5 yaşları arasındaki yalancıların, donuk bir yüz ifadesi takınmakta oldukça iyi oldukları görülürken, kendilerine oyuncak gösterilip onu tanımlamaları istendiğinde; doğrudan bu Barney diyerek kendilerini ele verdiler. 6 ve 7 yaşındaki yalancılar ise, yalanlarında karışık bir başarı gösterdiler. Yarısı, gösterilen oyuncağı hiç görmemiş gibi davranırken; diğer yarısı, yanlışlıkla oyuncağın isminin Barney olduğunu söylediler.
Çocukların yaşı arttıkça ve başkasının bakış açısını yakalama becerileri geliştikçe, başkaları için inandırıcı olabilecek yalan türlerini anlamakta giderek ustalaşıyorlar. 2008 yılında Child development’da yayımlanan çalışmada, yaş büyüdükçe çocukların yalanlarını sürdürme sürelerinin de giderek arttığı ortaya koyuldu.
Öte yandan, ahlâki gelişimler de etkisini gösteriyor. Küçük çocuklar, kişisel kazançları için yalan söylemeye daha yatkınken, daha büyük yaşlardaki çocuklar yalan söylediklerinde kendilerini kötü hissediyorlar. Bunun yanı sıra, daha büyük çocuklar ve ergenler, yalan türleri arasındaki farkları da ayırt edebiliyorlar. Bu yaş grubu, beyaz yalanları, zarar verici olanlara kıyasla daha kabul edilebilir görüyorlar.
Araştırmalar, çocuklar ve ergenler arasında yalan söyleme frekansının düşük olduğu tahmininde bulunsa da, özellikle de ergenler, kendilerini ilgilendiren meseleler olarak gördükleri şeyler hakkında ebeveynlerine ve öğretmenlerine yalan söyleme eğilimi gösteriyorlar. Öte yandan, çocuklara, kahramanın ebevenylerine yalan söylediği senaryolar okutulduğunda, eğer söylenen yalan, başkasına bir zarar vermiyor ve birisine yardım etmek ya da başkasının sırrını saklamak için söylenmişse, ergenler bu yalanları kabul edilebilir görüyorlar.
Endişe için bir sebep var mı?
Yaygınlığına rağmen, çocuklardaki yalan söyleme davranışı, nadiren endişe edilecek bir durumdur. Pek çok yetişkinin de, bazen iyi bir şey için, bazen bir başkasının hislerini önemsedikleri için, bazen hastalıklar konusunda yalanlar söylediğini hatırlamakta fayda var. Her ne kadar tahminler değişkenlik gösterse de, Michigan State University’den araştırmacıların yürüttüğü bir çalışmada, ABD’deki yetişkinlerin neredeyse %40’ının geçmiş 24 saat içerisinde bir yalan söyledikleri bulgusuna ulaşıldı.
Bazı örneklerde, kronik yalan söyleme durumu, uygunsuz diğer bazı davranışlarla birlikte görülüyorsa bu durum endişelenmek için bir neden olabilir. Örneğin, yalan yoluyla aldatmalar, genellikle davranış ve inatlaşma (karşı gelme) bozukluklarında görülüyor.
İnatlaşma ya da davranış bozuklukları bulunan küçük çocuklar, evde veya okulda devamlı bir agresyon ve başkalarına zarar verme davranışları gösterdiklerinden önemli ölçüde sosyal anlamda aksamalar yaşarlar. Fakat, tanı koyulabilmesi için, yalan söylemenin, örneğin otorite figürleriyle (öğretmen, ebeveyn) uyumu reddetme, kuralların sürekli ihlalleri ve eylemlerinin sorumluluğunu üstlenememe gibi başka belirtiler kümesiyle gerçekleşmek zorundadır.
Eğer ki yalan; korku ya da utanma gibi sebeplerden kaynaklı diğer mental sağlık problemlerini gizleme görevi üstleniyorsa, işte bu noktada ebeveynler duruma dair endişelenmelidirler. Örneğin, şiddetli endişeden muzdarip bir çocuk ya da ergen, kendisini korkutan durumlarla (örneğin; okul, partiler, mikroplar) karşılaşmamak için kronik olarak yalan söyler.
Çocuklar aynı zamanda, mental sağlık bozuklukları etiketi yemekten de kaçınırlar. Bu örneklerde, bir profesyonele; doktorunuza ya da psikiyatrınıza veya psikoloğunuza danışmanız, yalan söylemenin bir mental sağlık endişesinin işareti olup olmadığını belirlemeye yardımcı olacaktır.
Öğretmenler ve ebevenyler fark yaratır
Yalan söylemek, gelişimsel açıdan normal olsa da; öğretmenler ve ebeveynler çocukların gerçeği söylemeleri noktasında üç şekilde teşvik edici olabilirler.
Öncelikle, yalan söyleyen çocuğa, aşırı veya normalin ötesine geçen cezalar vermekten kaçınmalısınız. 2011 yılında Child Development’da yayımlanan bir araştırmada, cezaya dayalı disiplin (örneğin; sopayla vurmak, tokat atmak ve kulak çekmek gibi) uygulamaların kullanıldığı Batı Afrika’daki bir okulla, cezalandırıcı olmayan disiplin (azarlamak ya da kenara çekip konuşmak gibi) uygulamaların kullanıldığı bir okul karşılaştırıldı. Araştırmada, cezaya dayalı disiplin uygulamalarının kullanıldığı okuldaki öğrencilerin yalan söylemeye daha fazla başvurdukları görüldü. Öte yandan, 2004 yılında Journal of Youth and Adolescence’da yayımlanan bir araştırmada, kuralların takibi noktasında katı davranan ve açık diyaloglar yapmaya kapalı olan ailelerdeki çocukların yalana daha sık başvurdukları ortaya koyuldu.
İkinci yol ise, duygusal ve ahlâki senaryoları çocuklarla tartışmak. Bu “duygu koçluğu”, yalanların ne denli zarar verici olduğu, başkalarını ne şekilde etkilediği ve yalan söylediklerinde kendilerini nasıl hissedebilecekleri noktasında çocukların kavrayışının gelişmesine yardımcı olur. Çocuklar hakikati söylemekten gurur duyuyorlar, dolayısıyla ebeveynler ve öğretmenler hakikati söylemenin yarattığı bu olumlu duyguya vurgu yapabilirler.
Üçüncü olarak ise, her yalanın, her ne olursa olsun bir yalan olduğunu hatırlatmak. Çok küçük çocuklar, gerçek yaşam ile hayal dünyasını birbirine karıştırmaya eğimliyken, daha büyük çocuklar ve ergenler sıklıkla olayları birbirinden ayırabilirler. Ancak eğer bir çocuk, fiziksel ya da cinsel istismara maruz kaldığını söylüyorsa; bu iddiayı MUTLAKA soruşturmanız gerektiğini bilmelisiniz. Kandırma konusunda kasıtlı bir girişimin olup olmadığını anlayabilmek için, ebeveynler ve öğretmenler çocukların cevaplarını etkin bir şekilde sorgulayabilir.
Çocukların yalan söylemeleri gelişimsel olarak normaldir
Yalan söylemek, gelişimsel olarak normal ve diğer bazı bilişsel becerilerin de geliştiğini önemli bir işaretidir. Ancak yalan, eğer ki, çocuğun yaşamında süreklilik kazanmışsa ve çocuğun gündelik yaşam becerilerini olumsuz etkiliyorsa bir profesyonele danışmanız gerekiyor demektir. Fakat diğer durumlarda, yalan söylemenin çocukların sosyal dünyayı keşfetmeyi öğrenmelerinin yalnızca bir yolu olduğunu unutmayın. Gerçeğin anlatılmasıyla ilgili açık ve dozu sakin olan tartışmalar yapmak, çocuğun gelişimiyle birlikte yalana başvurma yöneliminin de azalmasını sağlayacaktır.
Kaynak: bilimfili.com
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et