Yetkililer bu yıl özellikle zehirli denizanalarının sayısının arttığını belirtiyor.
Denizanalarının görüldüğü yerlerde yüzmemek en iyi önlem. Deniz hayvanlarıyla meydana gelen zararlanmaların çoğu alerjik kökenli.
Bu konuda sizi bilgilendirmek için sözü alerji ve göğüs hastalıkları uzman Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’ya bıraktık. İşte Ahmet Rasim hocanın deniz hayvanları ile oluşabilecek sorunlar ile ilgili aktardıkları:
“Zehirli deniz hayvanlarının çoğu diplerde ya bir yere bağlı olarak ya da yavaş hareket ederek yaşarlar. Yaralanmalar, farkına varılmadan üstlerine basılması ile veya temas edilmesi ile olur. Ülkemizi çevreleyen denizlerde yaşayan zehirli hayvanların sayısı çok şükür ki fazla değildir.
Vatoz, trakonya, iskorpit gibi çarpan balıklar daha çok balıkçı ve dalgıçlarda yaralanma ve zehirlenmelere, bazı denizanaları ise yüzen kişilere çarparak alerjik belirtilere neden olurlar. Deniz hayvanlarının zehirleri daha çok korunmaya yöneliktir ve zehirleyici etkileri kara hayvanlarınınkine göre daha kısadır. Bunlara bağlı ölümler oldukça seyrektir.
Balık ve diğer deniz omurgalılarının zehirleri ısıya dayanıklı olmadıkları için tedavide buz değil, sıcak su ya da ıslatılmış sıcak bez kullanılmalıdır.”
Denizanası ve mercanlar
Denizanaları, mercanlar ve denizşakayıkları dokunaçlarında avlarını felce uğratan, çok sayıda zehirli kapsül bulunan omurgasız hayvanlardır. Bir yüzeye değen kapsüllerden olta iğnesine benzeyen sivri uçlu, içi boş bir borucuk fırlar ve zehrin saplandığı dokuya boşalmasını sağlar. Araştırmalar, bu zehrin anaflaksiye neden olabileceğini göstermiştir.
Dokunaçların deriye temas ettikleri yerde yanma, kızarma, kabarma, ağrı ortaya çıkar. Bunlara halsizlik, bulantı, baş ağrısı, şiddetli kasılmalar, göz yaşarması, terleme, baş dönmesi ve solunum yetersizliği gibi belirtiler eklenebilir.
Bir çeşit denizanası sayılan fizelyalar, tropik denizlerde yaygın olarak bulunurlar. Peltemsi gövdeleri gazla dolu olduğu için balon gibi suda batmadan yüzerler. Çok uzun olan dokunaçları güçlü zehir içeren kapsüllerle donanmıştır. Bunlar sadece deride ağır belirtilere değil, ölüme kadar giden bozukluklara da yol açarlar.
Türkiye kıyılarında koloni oluşturan mercanların hiçbiri önemli bir tehlike yaratmaz. Denizanasının çarptığı yer deniz suyuyla yıkanır ve yaralı bölgeye alkol ya da alkollü bir içki dökülür. Antihistaminikler, kortizonlu pomatlar ve ağır durumlarda adrenalinden yararlanılır.
Vatoz ve folya
Vatozların kanat şeklini almış geniş göğüs yüzgeçleri ve kamçıya benzeyen uzun kuyrukları vardır. Kuyruğun sapa yakın kısmında bir veya birkaç uzun diken bulunur. Çok derin olmayan kumlu ve çamurlu diplerde yaşayan bu balıklar aslında çok sakin ve ürkek yaratıklardır. Bir tehlike sezdiklerinde hızla fırlarlar ve güçlü kuyruklarını bir kamçı gibi savururlar. Dikenlerinin battığı yerde çok ağrılı ve kısa sürede geçmeyen yaralar oluşur. Bu dikenler ahşap teknelere saplanabilecek kadar sağlamdırlar.
Karın bölgesine gelebilecek şiddetli bir darbe zehrin de etkisiyle öldürücü olabilir. Vatozla yaralanmalar daha çok yakalanan balığın son çırpınışları sırasında olur. Yapılması gereken ilk iş, varsa yaradaki dikenin ya da başka doku parçalarının çıkarılması ve oranın tuzlu su ile yıkanmasıdır.
Çarpma, kol veya bacakta ise çarpılan bölgenin üst kısmına zaman zaman gevşetilen turnikeler konabilir. Yara ve çevresinin hastanın dayanabileceği kadar sıcak suyla uzun süre yıkanması hem ağrıyı ve hem de genel belirtileri oldukça hafifletir. Tetanos aşısı yapılmalı ve gerekiyorsa antibiyotik ilaçlar da verilmelidir.
İskorpit ve trakonya
Türkiye kıyılarında bol olarak bulunan iskorpitler yaşadıkları kayalık yerlere çok uygun olan renkleri ve girintili çıkıntılı vücut çizgileri nedeniyle hemen hiç dikkat çekmezler. Bunların sırt ve anüs yüzgeçlerinin öndeki dikenleri, karın yüzgecinin birinci dikeni, baş ve solungaç kapakları üstündeki bazı dikenleri zehirlidir.
İskorpit çarpması şiddetli ağrıya, kızarma ve şişmeye neden olur. Bilinç kaybı, felç, kalp atımlarında bozukluklar, çırpınma nöbetleri, bulantı, kusma ve solunum yetersizliği gibi birçok ağır belirti görülebilir, fakat ölüm nadirdir.
Trakonyalar, genellikle dipte, kuma gömülü olarak yaşarlar. Solungaç kapaklarında geriye doğru uzanan keskin dikenlerinin yanında, birinci sırt yüzgecini oluşturan siyah zarlı dikenlerinde zehir vardır.
Trakonya zehri de, iskorpitinkine benzer belirtilere yol açar. Bunlarda ağrı daha şiddetli olduğu gibi ölümlere de daha sık rastlanır. En etkili tedavi yöntemi uzun süreli sıcak uygulamasıdır.
Denizkestanesi
Kayalık yerlerde daha çok bulunan denizkestanelerinin üzerlerine basıldığında dikenleri ayağa batar. Bu çok ağrı veren bir durumdur ve kırılan dikenin çıkarılması da çok zordur. Ayaktaki ağrı ve şişlik dışında sistemik belirtilere genel olarak rastlanmaz.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yuzerken-denizanasi-ve-vatoza-dikkat-edin-12136946
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et