Kim doğru kim yalan söylüyor? İbram Onsunoğlu ile İlhan Ahmet arasındaki kavga büyüyor..! - Azınlıkça
Yunanistan Batı Trakya Haber

Kim doğru kim yalan söylüyor? İbram Onsunoğlu ile İlhan Ahmet arasındaki kavga büyüyor..!

Kim doğru kim yalan söylüyor? İbram Onsunoğlu ile İlhan Ahmet arasındaki kavga büyüyor..!

PASOK Milletvekili İlhan Ahmet’in Yunan parlamentosunda yaptığı konuşmada kimi kastettiği tartışması büyüyor.

İçlerinde hangisinin yalan hangisinin doğruları söylediğini anlayabilmek amacıyla PASOK Milletvekili İlhan Ahmet’in ve emekli Psikiyatr Dr. İbram Onsunoğlu’nun açıklamalarını hiç dokunmadan aynen aşağıda azınlıkça okurlarına sunuyoruz:

İlhan AHMET
Rodop Milletvekili-Demokratik İttifak
KÖTÜ NİYET’E, ART NİYET’E VE İFTİRA’YA ÜZÜLÜYORUZ

12 Aralık tarihinde Parlamentoda yaptığım Bütçe konuşmamdan cımbızla çıkarılan bir cümleyi 22 Aralık’ta “yorumlayan” İbram Onsunoğlu, bunu Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde söylediğimi iddia edecek kadar iftiraya sarılmıştır.

Batı Trakya azınlık toplumu içerisinde Yunancayı en iyi bilenlerden biri olan Onsunoğlu’nun meclis konuşmamda ifade ettiğim cümlemde neonazist Altın şafak partisini kastettiğimi anlamamış olması imkansızdır.

Fakat azınlığımızda imkansız şeyler maalesef imkan dahiline girmeye başladı. Onsunoğlu’nun düştüğü hazin durumu üzülerek müşahede ediyoruz.

Saygı duyduğumuz, sevdiğimiz ve fikirlerinden istifade ettiğimiz Onsunoğlu’nun kötü ve art niyetle iftiracı durumuna düşmesine üzülüyoruz.

Dr. İbram Onsunoğlu
İLHAN AHMET’İN İKNA ETMEYEN TEKZİBİ

“Kötü niyetli hiç kimseye gelip te yukarıda Trakya’daki herhangi bir durumu sorgulama hakkını vermemeliyiz.”

Bak İlhan, milletvekili kadaşım,
Mecliste sarfettiğin yukarıdaki bu sözü yanlış anlamış olabileceğimi kabul etmeye hazırım ve bu doğrultuda seni haksız yere hicvettiğimi de kabul edip özür dilemeye bile hazırım. O “puslu” cümlede kastedilen KİŞİNİN, iddia ettiğin gibi, Trakya’yı ziyaret eden Çavuşoğlu veya ERDOĞAN değil de, ALTIN ŞAFAK olduğuna dair bir tek kanıt göstermiş olsaydın. Bıraktık o cümleyi, koskoca tekzibine bile bir tek kanıt eklememişsin.

Tekrar ediyorum, beni (ve herkesi) o “puslu” cümleyle yanılttığını ve bu yanılgı doğrultusunda seninle haksız yere dalga geçtiğimi kanıtlamış olsaydın derhal özür dilerdim. Ama samimî ve dürüst olacaksak, önce senin benden ve herkesten özür dilemen gerekirdi, bu muallak ve belirsiz ifadeyle yanılgıya yol açtığın için. Altın Şafak öyle mi eleştirilirmiş? Bize o sözlerin Erdoğan’a yönelik olabileceğini nasıl düşündürebilirsin?

O sözünü şimdi bir kez daha okuyorum ve orada, tekzibine rağmen, ne yazık ki Altın Şafak’ı değil, hatta Hakan Çavuşoğlu’nu bile değil, yine ERDOĞAN’ı görüyorum. Niye Altın Şafak değil de Erdoğan’dır, nedenlerini sıralayayım mı?
1.Gündem, Altın Şafak ve Trakya (Azınlık) değildir, Erdoğan ve Azınlıktır.
2.Altın Şafak “bir kimse” değildir, partidir, Erdoğan “bir kimsedir”.
3.Altın Şafak’ın Trakya’ya gelmeye ihtiyacı yoktur, çünkü zaten Trakya’dadır, ama Erdoğan Trakya’ya gelmiştir.
4.Altın Şafak Trakya’daki durumu -Azınlığı sorgulamamakta, öyle hafif işlerle uğraşmaz Altın Şafak, Azınlığın yok edilmesini savunmakta ve talep etmektedir. Trakya’daki durumu -Azınlığı ziyaretinde Erdoğan sorgulamıştır, Lozan’ı, Müftülük konusunu ve Azınlığın çok etnik parçalı yapısını.
5.Altın Şafak’a “sorgulama hakkı vermemeliyiz” diyemezsin, zira nazi mazi ama Yunan partisidir. Fakat Erdoğan’ın ziyaretine müsaade etmeyerek bu hakkı ona vermeyebilirsin.

İşte 5 kelimelik cümlede kastedilen kişinin Altın Şafak değil de Erdoğan olduğunu gösteren ve gizleyemediğin 5 neden. Ama çok daha önemli ve ağır olan bir altıncı neden daha var, İlhan. Orada Erdoğan’dan söz ettiğini gösteren. Senin için en onur kırıcı olanı. Şimdilik açıklamayacağım. İnşallah beni mecbur etmezsin. Ve fırsattan istifade sana oldum olası izlediğim bir ilkemi söyliyeyim. “Asla insanların ayıplarını yüzlerine vurmayacaksın, onları kendilerinden utandıracak ölçüde.”

Dayanılmaz bir hafiflikle sana iftira attığını söylediğin İbram aganı, vallahi bu lafınla hem güldürüyorsun, hem gücendiriyorsun. Çünkü sözkonusu suçlamanın, değil bana dokunmasını, yanımdan bile geçtiğini hissetmiyorum. Ama öte yandan benim, iftira da ne demek, sivri dilimin en ufak bir haksızlığa yol açacağından bile içim titrerken, sen kalk yalan olduğunu bile bile sana suç attığımı ilan et, nasıl gocunmayayım? Beni iyi tanımıyorsun.

Ha şimdi seni mercek altına aldığım doğru. Bu tekzip ettiğin son yazım da o halin tezahürü. Mercek altında olmasaydın, herkes gibi ben de belki o demecini görmezlikten gelecektim. İki blog yazarını -gazeteciyi mahkemeye verişini, Azınlık içinde toplumsal ve siyasal bir cinayet olarak değerlendiriyorum. Azınlıkta korku imparatorluğunu derinleştirecek ve ifade özgürlüğünü daha da kısıtlayacak bir hareket olarak. Bu davalar bana göre iki kişi arasında ve iki kişiyi ilgilendiren konular değildir. Bir “azınlık davası” söz konusudur. Hayırlısıyla sonuçlanıncaya kadar “sıkı takip” altında olacaksın. Sırada başka eleştiriler geliyor.

”Google

Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et

Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et

Azınlıkça'yı Twitter'da takip et