Erken dönemde tanı konulan göz hastalıklarının genellikle kolay yöntemlerle tedavi edilebildiğini, geç kalındığında ise kalıcı görme kaybı gibi ciddi sorunlar gelişebildiğini belirten Prof. Müslime Akbaba, “Bu nedenle gözlerde bir yakınma geliştiğinde internetten hastalık taramak veya sorunu komşu önerileriyle çözmeye çalışmak yerine doktora başvurmak çok önemli” uyarısında bulunuyor.
Kimi zaman ‘kendiliğinden geçer’ diyerek önemsenmeyen, kimi zamansa komşunun tavsiyesiyle çözüm bulmaya çalışılan gözdeki yakınmaların önemli hastalıkların habercisi olabildiğini söyleyen Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müslime Akbaba, gözlerle ilgili sorunlarda göz doktoruna zamanında başvurunun önemine vurgu yapıyor.
Görme bozukluğunun genellikle çocuklarda kırma kusurları, göz kayması ile göz tembelliğine işaret ettiğini, gençlerde çoğunlukla kırma kusurlarının habercisi olurken, orta ve ileri yaşta katarakt, göz tansiyonu ve sarı nokta hastalıklarıyla ilişkili olduğunu aktaran Prof. Akbaba ayrıca 40 yaş sonrasında uyum gücünün azalması sonucu yakın görme bozukluğu geliştiğini belirterek, “Bu tamamen fizyolojik bir durumdur, hastalık olarak değerlendirmemek gerekiyor” diyor.
Dr. Akbaba, gözlerde meydana gelecek şikayetlerin hangi hastalıkların belirtisi olabileceği konusunda şu bilgileri veriyor:
Gözlerde kanlanma: Göz yüzeyinin tepkisel bir reaksiyonu olarak belirtilen gözlerde kanlanma sıklıkla yüzeysel kılcal damarların genişleyip belirginleşmesi nedeniyle oluşuyor. Göz kuruluğunun en yaygın belirtisi olmanın dışında konjonktivit (gözlerin beyaz kısmı ile göz kapaklarının iç kısmını kaplayan ince ve şeffaf bir zar olan konjonktiva tabakasının iltihaplanması) ile blefarit (kapak kenarı iltihabı) veya keratit (kornea iltihabı) gibi enfeksiyonlar ve alerjik hastalıklarda da gelişebiliyor.
Göz ağrısı: Ağrı göz çevresinde veya göz arkasında hissedilebiliyor. Göz kuruluğu, göz tansiyonu, gözlerde uçuk gibi bazı göz enfeksiyonları, arpacık ile göz migreni ağrının başlıca sebebi. Sinüzit de göz ağrısı yapan en önemli sebeplerden birini oluşturabiliyor.
Gözde yaşarma: Gözyaşı üretiminin ya da boşaltımının bozulması gözlerde yaşarmaya neden olabiliyor. Toplumdaki yaygın inanışın aksine göz kuruluğu refleks yolla gözde yaşarma belirtisi verebiliyor. Bunların yanı sıra alerjik hastalıklar, toksik ortamlar ve enfeksiyonlar, alt göz kapağının gevşekliği, gözyaşı kanalcık ağızlarının dışa dönmesi veya tıkanması, gözyaşı kanalının tıkanması gibi durumlarda da drenaj yapılamadığı için gözlerde yaşarma oluşuyor. İleri yaşta göz kapağının gevşekliği de özellikle okuma faaliyetleri sırasında yaşarmaya neden olabiliyor.
Çapaklanma: Gözlerde çapaklanma sorunu oluştuğunda aklımıza ilk olarak enfeksiyon geliyor. Toplumdaki yaygın inanışın aksine çapaklanmanın her zaman enfeksiyon belirtisi değil. Örneğin alerjik konjonktivit tablosunda sulanma ve kaşıntıyla birlikte çapaklanma da olabiliyor. Göz kapağı kenarı iltihabı, konjonktivit ile kreatit (gözün önünde yer alan kornea tabakasının iltihaplanmasıyla gelişen bir hastalık) tablosunda da çapaklanma gelişebiliyor. Gözyaşı kanalı tıkanıklığında da kızarıklık ve ağrı olmadan sadece sulanma veya çapaklanma oluşabiliyor.
Işık çakması: Gözlerde ışık çakması retina hastalıkları ve migrenin habercisi olabilir. Retina yırtıkları ışık çakmaları şeklinde belirtiler verebiliyor. Özellikle yüksek miyop olan hastalarda ışık çıkmaları daha sık görülüyor. Erken teşhis edildiğinde lazer yöntemiyle yırtık çevresi kapatılarak dekolman, bir başka deyişle retina tabakalarının birbirinden ayrılması önleniyor. Retina yırtıkları acil tanı ve tedavi gerektiren bir durum. Çünkü erken dönemde tanı konulduğunda lazerle tedavi edilebilen bu tablo tedavide geç kalındığında retina dekolmanı (ayrılması) adı verilen ve körlükle sonuçlanabilen hastalığa neden olabiliyor. Görme alanında ışığın yanıp sönmesi, zikzaklı çizgiler, dalgalı görme ise migrenin tipik belirtisini oluşturuyor. Hastalarda bu belirtiler büyük kaygı yaratsa bile atak sonunda yakınmalar tamamen düzeliyor.
Gözlerde uçuşan siyah cisimler: Hastalar gözlerde uçuşan siyah cisimleri nokta, çizgi, örümcek ve sinek gibi farklı şekilde tanımlıyor. Bunlar gözün içindeki boşluğu dolduran, saydam jel yapısında olan ve vitreus adı verilen, şeffaf ortama düşen hücre kümelerinin retina üzerindeki gölgeleridir. Daha çok aydınlık ortamda ve açık zeminde görülüyorlar. Hatta katarakt ameliyatından sonra hastaların yeni şeffaf mercekleri nedeniyle farkındalıkları rahatsızlık verecek kadar artabiliyor. Bu yakınmalarla gelen hastalarda detaylı bir göz dibi muayenesinin yapılması gerekiyor. Çünkü göz içinde herhangi bir iltihap, kanama veya tümör de benzer belirtiler verebiliyor.
Işığa karşı hassasiyet: Işığa karşı hassasiyet; göz kuruluğu, hipermetropi, astigmatizma, alerji ve daha nadiren bazı doğuştan retina hastalıklarının sinyali olabiliyor. Küçük bir çocuğun ışıktan rahatsız olmasında altta yatan neden genellikle hipermetropi veya astigmat olurken, gençlerde ise alerjiyi, orta ve ileri yaşta ise göz kuruluğu sonucu oluşan kornea abrazyonunu düşündürüyor.
“BU MUAYENELER ÇOK ÖNEMLİ”
Prof. Akbaba, hiçbir yakınma olmasa bile rutin göz kontrollerinin ihmal edilmemesi gerektiğine dikkat çekerek, “Rutin göz kontrolleri sayesinde ileride onarımı mümkün olmayan retina ve görme siniri gibi göz hasarları henüz ortaya çıkmadan önlenebiliyor” diyor ve hangi yaştan itibaren hangi sıklıkta rutin göz muayenesi olunması gerektiğini de şöyle açıklıyor:
“İlk göz muayenesinin 6 aylıkken yapılması, doğumsal bazı hastalıkların erken tanısı açısından önemli. Hiçbir göz hastalığı olmayan sağlıklı kişiler 50 yaşına kadar 2 yılda bir, 50 yaşından sonra da yılda bir kez göz muayenesinden geçmeye özen göstermeliler. Herhangi bir göz problemi olan kişilerde ise o hastalığın gerektirdiği periyotlarda muayenelerin tekrarlanması da büyük önem taşıyor.”
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et