Applied and Environmental Microbiology’ de yayınlanan araştırmada, önce duvar kâğıtlarında evlerde bulunduğu bilinen üç tür küf mantarı (Penicillium brevicompactum, Aspergillus versicolor, Stachybotrys chartarum) üretildi, sonra da bunların kâğıttan solunan havaya karışıp karışmadıkları araştırıldı.
Bir kişinin oda içinde yürümesi, kapının açılması veya çarpılmasıyla oluşan hava akımlarının bu küflerin aerosolize olmasına sebebiyet verebilecekleri tespit edildi.
Araştırmaya göre, bu küflerin ürettikleri “mikotoksin” adı verilen kimyasallar da solunan havaya karışabiliyorlar.
Mikotoksinlerin çoğu çapları 3 mikron veya daha büyük taneciklerde bulunurken, bunların akciğer hastalıkları için tehlikeli olan daha küçük taneciklerde de tespit edilebileceği gösterildi.
Göz, boğaz, sinüs ve akciğerleri tahriş edici etkileri olan mikotoksinler astım atakları, alerjik zatürre gibi hastalıklarla Hasta Bina Sendromu adıyla bilinen tablonun oluşumunda da rol alıyorlar.
Araştırmacılar bu tür küflerin duvar kâğıtları dışında ahşap ve plastik yüzeylerde de üreyebileceklerine dikkat çekiyorlar.
Küflerin, enerji tasarrufu amacıyla çok iyi izole edilmiş akıllı binaların kapalı mekânlarında daha çok bulunabilecekleri, kahve makinesi gibi nemi artıran aletlerin bunların daha çok üremelerine yol açabilecekleri de hatırlatılıyor.
Gelelim neticeye
Kapalı ortamların nem miktarının yüzde 45-50 arasında olması idealdir. nemin fazla olması küf mantarları ve ev akarlarının üreme ihtimalini artırırken yüzde 40′ ın altında olması da solunum yollarını kurutur.
Nemin sürekli olarak yüksek olduğu evlerde “dehümidifier” adı verilen nem alıcı aletlerin, düşük olan yerlerde ise havaya nem veren “buhar makinelerinin” kullanılması faydalı olur.
Azınlıkça'yı Google Haberlerde takip et
Azınlıkça'yı Facebook'ta takip et
Azınlıkça'yı Twitter'da takip et